Günümüzde siyaset ve günlük yaşam, birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Toplumun sorunları, siyasi kararların doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Adalet sistemindeki eksiklikler, gelir adaletsizliği ve ekonomik istikrarsızlık gibi konular, bireylerin günlük yaşamını doğrudan etkiliyor. Türkiye’de özellikle adaletin tarafsız ve hızlı işlememesi, vatandaşların devlete olan güvenini zedelerken; ekonomik sorunlar ise geniş kitlelerin alım gücünü düşürerek refah seviyesini ciddi şekilde geriletmiştir.

AK Parti’nin uzun süreli iktidarının ardından teşkilat yapısında oluşan yorgunluk ve halkın beklentilerine yeterince yanıt verememesi, alternatif siyasi hareketlerin önünü açmıştır. 2001 yılında halktan aldığı güçlü desteği etkin bir şekilde değerlendiren AK Parti, bugün aynı dinamizmi sergileyememektedir. Bazıları, “Türkiye’de 161 parti kuruldu, bu kadar partiye gerek var mı?” diye sorabilir. Fakat bu partilerin %90’ı yalnızca ideolojik tabanda kalmış, tabela partisi görünümündedir. Geriye kalan %10’un %3’ü iktidara oynamaya çalışırken, %7’si muhalefet cephesinde aktif bir rol üstlenmektedir.

AK Parti içinde reform beklentisi yüksek olmasına rağmen, özellikle büyükşehir teşkilatlarında bu beklentiler karşılanmamaktadır. İzmir örneği üzerinden değerlendirirsek, teşkilatın hem halkla bağlarının zayıfladığı hem de güçlü bir parti hafızasına sahip kişilerin dışlandığı görülmektedir. “Dağ fare doğurdu” ifadesi, İzmir teşkilatının içinde bulunduğu durumu özetlemektedir. Parti hafızasını oluşturan kişileri dışlamak, uzun vadede teşkilatın enerjisini ve vizyonunu kaybetmesine yol açacaktır.

Emeklilerin Durumu: Sessiz Çığlıklar

Emekliler, günümüzde siyasetin en az ilgi gösterdiği kesimlerden biridir. Ancak bu durum, demografik olarak oldukça tehlikelidir. Türkiye’de yaşlanan nüfusun artışıyla birlikte, emekli kitlesinin siyasi gücü de büyümektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, emeklilerin yaklaşık %60’ı asgari yaşam standartlarının altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor. Temel gıda, sağlık ve barınma gibi ihtiyaçların bile karşılanmasında güçlük çeken emekliler, sosyal destek sistemlerindeki yetersizlik nedeniyle ekonomik bir çıkmaza sürüklenmektedir. Bu kitle, seçimlerde “sessiz devrim” yaratabilecek bir potansiyele sahiptir. Zira gelir yetersizliği ve artan hayat pahalılığı karşısında emeklilerin tepkileri, bir sonraki seçimlerde büyük bir dalgaya dönüşebilir.

Emeklilere yönelik politikalar sadece ekonomik değil, psikolojik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınmalıdır. Yapılan araştırmalar, emeklilerin toplumsal hayattan dışlandıklarını düşündüklerinde psikolojik sıkıntılar yaşama ihtimallerinin arttığını göstermektedir. Siyasi partilerin bu sessiz kitleyi anlaması, onları yalnızca bir oy deposu olarak görmeyip, topluma yeniden kazandıracak adımlar atması gerekmektedir.

Gençlerin Gözünden Türkiye Siyaseti

Gençler, Türkiye siyasetinde belirleyici bir güç olmaya hazırlanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2026’da yapılacak olası bir seçimde 17 milyonu aşkın genç seçmen sandığa gidecek. Bu gençlerin büyük bir kısmı, yalnızca AK Parti iktidarını deneyimlemiş durumda ve bu yüzden yeni bir arayış içinde oldukları görülüyor.

Ankara’da altı üniversitenin öğrencileriyle yapılan gözlemler, gençlerin milliyetçi-liberal bir partiye yönelme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Gençler, özgürlükçü ama aynı zamanda vatansever bir söylemle hareket eden bir siyasi oluşumun, onların beklentilerini karşılayacağını düşünüyor. Özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan bu grup, siyasi statükoya karşı bir mesafede duruyor ve daha yenilikçi, şeffaf bir yönetim anlayışı talep ediyor.

Meral Akşener sonrası İYİ Parti’nin başına geçen Musavvat Dervişoğlu, partiyi toparlamış bir görüntü sergilese de iktidar potansiyelinin sınırlı olduğu söylenebilir. Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi ise milliyetçi söylemleriyle barajı aşabilecek bir ivme yakalamış gibi görünüyor.

Yavuz Ağıralioğlu: Tutarlılık ve Güven ile iktidar'a yürüyüşü... 

Yavuz beyin bu günkü çıkışı beni 2010 yılına götürdü, Hasparti Genel Başkanı Prf Dr Numan Kurtulmuş'un söylev leri ile aynı, Sayın  Numan beyin yapıcı üslubu ve vatandaşın dertlerine inmesi vatandaşa güven veriyordu, maalesef sayın Eski Genel Başkanın Numan Kurtulmuş makamı arkadaşlarına ve ideolojisine değişti. 

Son dönemde dikkat çeken bir diğer isim ise Yavuz Ağıralioğlu. Yavuz Bey, tutarlı ve yapıcı üslubuyla halkın ilgisini çekiyor. Özellikle ekonomik sorunlara, dış politikaya ve toplumsal meselelere yönelik önerileri, halk nezdinde güven yaratmaktadır. Çıktığı her programda aynı dili kullanması ve söylemlerinde yalpalamaması, onun siyasi duruşunu daha da güçlendirmiştir.

Yavuz Bey’in İzmir teşkilatına atadığı il başkanına baktığımızda, AK Parti’nin başarılı dönemlerinde görev yapmış ileri görüşlü bir isim seçtiğini görüyoruz. Bu tür hamleler, onun yalnızca söylemde değil, uygulamada da doğru bir çizgiye yöneldiğini göstermektedir. Eğer bu çizgisini sürdürürse, Yavuz Ağıralioğlu’nun geniş bir halk desteği kazanması şaşırtıcı olmayacaktır.

Sonuç: Tüm Kesimlere Kulak Verme Zamanı

Siyaset, toplumun her kesimine eşit mesafede durarak, gençlerden emeklilere kadar herkesin ihtiyaçlarına yanıt verdiği ölçüde başarılı olur. Bugün Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, halkın diline kulak veren, adalet ve eşitlik anlayışını yeniden tesis edecek bir siyasettir. Ekonomik reformlar, sosyal politikalar ve bireysel hakların korunmasına yönelik adımlar, sadece bugünü değil, geleceği de inşa edecek bir siyaset anlayışının temeli olmalıdır. Halkın güvenini kazanan bir lider, her zaman iktidara ulaşabilir. Önemli olan, bu güveni sağlayacak samimiyet ve tutarlılıktır.