Türk milleti tarih boyunca birçok zorlukla karşı karşıya kaldı ama ne zaman ki bağımsızlığına, adaletine ve geleceğine kast edildi, işte o zaman ayağa kalkmasını bildi.
19-21 Mart 2025’te yaşanan protestolar, işte bu ruhun hala diri olduğunu gösterdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) başlayan ve kısa sürede Bilkent, ODTÜ, Ankara ve Galatasaray üniversitelerinin de katılımıyla büyüyen bu hareket, yalnızca öğrencilerin değil, bütün bir milletin adalet, özgürlük ve insanca yaşam mücadelesiydi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” diyerek bu vatanı gençlere emanet etmesi, bugünlerde daha da anlam kazanıyor. Bu emanete sahip çıkan üniversite gençliği, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, yolsuzluğa, liyakatsizliğe ve ekonomik buhrana karşı bir ses yükseltti. Onlar, susturulmaya çalışılan bir neslin, geleceğini kendi elleriyle geri alma çabasıdır.
Ne zaman halk uyanmaya başlasa, ne zaman Türk gençliği hak aramak için ayağa kalksa, birileri hemen bu hareketi bastırmak, itibarsızlaştırmak ve halkı yanlış yönlendirmek için harekete geçer. Bu protestolarda da aynısı oldu.
Hükümete yakın medya organları, binlerce öğrencinin başlattığı ve tamamen bağımsız olan bu hareketi, “CHP Başkanı öğrencilere seslendi ve protestolar başladı” diyerek lanse etmeye çalıştı. Gençlerin tek bir partinin, tek bir liderin güdümünde olmadığını bilmelerine rağmen, halkın gözünü boyamak için algı operasyonları yürütüldü. Ancak millet artık bu oyunlara kanmıyor. Bu hareketin ardında ne bir partinin talimatı ne de bir liderin çağrısı vardı. Bu hareket, sadece Türk milletinin vicdanının ve ortak adalet arayışının bir sonucuydu.
Bu büyük halk hareketini itibarsızlaştırmak ve amacından saptırmak için bir diğer hamle ise protestoları terörize etme çabaları oldu. Bir kesim, bu protestoları bir miting havasına sokmaya, siyasi çıkar devşirmeye çalıştı. Bir diğer kesim ise, sivil kıyafetlerle öğrencilerin arasına sızarak hareketi provoke etmeye ve eylemleri “terörist kalkışma” olarak göstermek için ortamı kaosa sürüklemeye çalıştı.
Ancak, Türk gençliği bu oyunlara gelmedi. Öğrenciler, aralarına girerek hareketi terörize etmeye çalışan her unsuru anında fark etti, engelledi ve dışladı. Mitinge çeviren görünce arkasını dönüp gitti! Protestolarda yalnızca hak, hukuk ve adalet arayışı vardı. Şiddete, provokasyona, bölücülüğe asla mahal verilmedi.
Bu duruş, hem devletin hem de halkın bir kesiminin gençleri itibarsızlaştırma çabalarına karşı en büyük cevaptı. Bu hareket, yalnızca hukuk içinde kalan, demokratik ve onurlu bir halk direnişidir. Ve bu çocukların ayaklanması anayasal haklarıdır. Orantısız kuvvetle polisin kimyasal silah olarak nitelendiren biber gazını, plastik mermiyi çocuklarımıza atma emrini verenler kınanmalıdır. Hatay depreminde ihtiyaç varken, Öcalancılar pkk ayini, protestosu yaparken de bu kadar hızlı gönderilselerdi keşke!
20 Mart, Türkiye’nin hafızasına bir dönüm noktası olarak kazındı. Bugüne kadar susturulmaya çalışılan, ekonomik krizin ve adaletsizliğin pençesinde ezilen halk, artık art arda gelen hukuksuzlukları sineye çekmeyeceğini, ülkesine ve geleceğine sahip çıkacağını gösterdi.
Bu ülke ne siyasi çıkarlar uğruna harcanacak ne de gençleri susturularak diz çöktürülecek bir ülke değildir. Türk milleti uyanmıştır. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.