Hep birilerine yapmamamız gerekenleri söyleyip klavye silahşörlüğü yaparken bu hafta küçük bir sosyal deney yapalım dedik.

Acaba insanlara çok kibar davrandığımızda tepkiler nasıl olacaktı. Hani şu kullanmayı unuttuğumuz ‘Nasılsınız?, Teşekkür ederim, iyi günler’ sözcükleri. Arkadaşlarla anlaştık, ne derlerse desinler kibarlığımızı bozmayacaktık.

Ertesi gün bir araya geldiğimizde enteresan sonuçlara ulaştık. Esnafla konuşan herkes çok memnundu. ‘İyi günler, hayırlı işler’ diye başlayan, ‘Çok zarifsiniz, zahmet oldu, yorgun olmanıza rağmen çok ilgilisiniz, ne güzel yardımcı oluyorsunuz, gününüz çok güzel geçsin’ sözlerine. ‘Beni çok memnun ettiniz, her zaman güler yüzlüsünüz’ veya ‘Biliyor musunuz hep buradan alıyorum, düzenli temiz ve güler yüzlüsünüz, sayenizde güne güzel başladım’ dediğimiz esnafın yalnızca birisi işine odaklanıp teşekkür etmemiş hatta gülümsememiş bile. Diğerleri yüzlerindeki pırıl pırıl gülümsemeleriyle ‘Rica ederim görevimiz, her zaman bekleriz’ deyip gülümsemeye devam etmişler. Hatta fazladan ikram yapanlar bile olmuş.

Ben de sabah işe giderken temizlik görevlisi hanıma ‘Günaydın’ dedim. Kulaklıkla müzik dinliyordu. Dokundum merakla bana baktı, kulaklığı durdurdu. Ona ‘Size teşekkür etmek istedim’ dedim. ‘Bu kadar erken saatte göreve başlıyorsunuz, her yer tertemiz ama yüzünüzde ne stres, ne sıkıntı var. Hep güler yüzlüsünüz. Hayvanlara da sevgi ile yaklaşıyorsunuz. Her şey için sağ olun iyi ki varsınız’ dedim. Şaşkınlıkla yüzüme baktı, ‘İnsanlar en fazla ‘Günaydın’ der geçer, bunları siz fark etmişiniz beni mutlu ettiniz’ dedi adını söyledi. Bir iki dakika da sohbet ettik. Çarşının sonuna kadar her gördüğüme, ‘Günaydın’ dedim. Herkese ‘Mutlu sabahlar’ dedim. Her, ‘Mutlu sabahlar’ dediğimde içimde gittikçe yuvarlanıp büyüyen kar topu misali sevgi ve heyecanın uçuştuğunu fark ettim. Bir kişi, ‘Tövbe tövbe’’ deyip deliymişim gibi yüzüme baktı, bir iki kişi ona söyleyip söylemediğimi anlamak için etrafına bakındı. Kedilere mama verdim, köpekleri sevdim, Tanrıya teşekkür ettim. Ha bir kadın yanındakine, ‘Bu da farklı bir model’ deyip güldü.

Bir araya geldiğimizde en büyük gerçeğin hepimizin yüzündeki aydınlanma ve  gülümseme olduğunu fark ettik. Mutlu etmeye çalışmak insanı mutlu ediyor sonucuna vardık. ‘Gülme bulaşıcıdır’ derler ya güldük de güldürdük. Biz de buna alışmamız gerektiğini şimdilik haftanın bir günü böyle olacağımızı, sonra bunu artıracağımızı konuştuk. Bakalım kaç gün sürecek bu yaklaşımımız, zaman zaman hoş olmayan anılarımız da olacak ama başaracağız.

Aziz Nesin’in şu  sözüdür bence iyiliğin nedeni, ''Kimi zaman zor durumlardaki tanımadığım kişilere yapmaya çalıştığım iyilikleri, yakınlarım bile enayilik olarak nitelikler. Oysa ben, bana yapılmış o ödenmez iyiliklerin altında ezilmemek için, başka birilerine iyilik yapmaya çalışırım, enayiliğimden değil...” der ve bana göre de doğru der.