Toplum giderek birbirinden koparken toplumun temeli olan ailelerin kopmaması düşünülemez bile. Hele erken yaşta yapılan evlilikler erken boşanmaya, boşanma sonrası çocuklarla eve dönmek istememeye, eski eşlerin reddedilmeyi kaldıramayıp şiddetin her türüne başvurmalarına neden olmaktadır.
Ülkemizde en çok dikkat çeken ve medyada da yer bulan önemli konu, boşanma süreci devam ederken veya sonrasında eşleri ya da eski eşleri tarafından öldürülen kadınlardır. “Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri” raporunda, bu yıllar içinde çoğunluğu büyük kentlerde olmak üzere toplam 932 kadın cinayeti işlenmiştir.
Kadınların öldürülmelerinin en yaygın gerekçeleri arasında, toplumsal cinsiyet normlarının ihlali ve hegamonik erkekliğe meydan okumak olarak algılanan boşanma ya da ayrılma isteği üst sıralarda yer almaktadır. Her gün yeni, eklenen toplumsal şiddetin en büyük mağduru kadınlar ve çocuklardır. Bir ülkede kadın ve çocuklara verilen değer o ülkenin gelişmişliği ile doğru orantılıysa bizim gelişmişliğimizden de söz edilemez.
Hiç şüphesiz, birçok farklı nedeni olan boşanma olgusundan hem kadınlar, hem de erkekler etkilenmekte. Bu durumun toplumsal cinsiyet açısından da bir analiz birimi olarak ele alınması gerekmektedir. Kadın ve erkeklerin evlilikten beklentilerinin birbirinden farklı olduğu gibi, boşanma ve takip eden süreçteki deneyimleri de farklı olabilmektedir. Ancak kadınların erkeklere nazaran boşanma öncesindeki ve boşanma sürecindeki deneyimlerinin ekonomik bağımlılığın yanı sıra, fiziksel, ekonomik, sözel, psikolojik, cinsel ve hatta dijital şiddete maruz kalma gibi daha olumsuz olabildiği yönünde pek çok öngörü mevcuttur . Özellikle erkek egemen toplum yapısı sebebiyle, Türkiye’de kadınlar boşanma sürecinde aile baskısına maruz kalabilmekte. Kadının sosyoekonomik durumu ve çocukların etkilenmesi gibi konular, hem boşanma sürecinde hem de sonrasında kadının yaşamını ilk başta olumsuz etkileyebilmektedir. Boşanmış kadınların en çok altını çizdiği sorunlardan biri de, nafaka ödemelerinde yaşanan sorunlar ve nafaka ödemeyen taraflara yaptırım uygulanması yolunda karşılaşılan bürokratik engellerdir.
Aile kurumu, bireyi toplumsal hayata ve bu toplumsal hayattaki değişimlere hazırlaması ve toplumun devamlılığını sağlaması açısından hemen hemen her toplumda önem verilen bir kurumdur. Bu nedenle, neoliberal düzende din, hukuk ve ahlak kuralları tarafından da desteklenerek boşanmaların önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Ancak çiftler arasında kültürel farkların olması, çiftlerin evlilik kurumundan beklentilerini karşılayamaması, aile içi şiddetin yaşanması ya da şiddetli geçimsizlik gibi nedenlerle aile birliğinin sarsılması durumunda boşanmalar ortaya çıkabilir ve hatta bu durum sanılanın aksine, çiftlerin olduğu kadar çocukların psikolojisi açısından da yararlı olabilmektedir. Çocukları boşanmalar koruyabilmektedir.
Çocukları ve kadınları koruyan önce yasalar sonra toplumdur. Biz toplum olarak karşı çıkarsak o eller asla kadına inemez.