Şimdi bu da nereden çıktı demezseniz, uzun süredir yazmak istediğim bir şeyi yazmak istiyorum. Hani şu sosyal medyayı her açtığınızda karşınıza çıkan, sakallı sarıklı sözde din adamı kılıklı din tacirlerinin yaptığı cennet tariflerini.

Bu din tacirlerinin en büyük sermayesi cinsellik. Altından tepsilerde sunulan yiyecekler, sınırsız şaraplar ve genç huriler… Bu din tacirlerinin ruh yapısını çok güzel ortaya koyan tasvirler gerçekten mutluluğun ta kendisi mi?

Mutluluğun böylesine bireysel bir kavram olduğu bir dünyada, cennet gerçekten herkesin hayalini karşılayan bir yer mi olacak? Yoksa anlatılanlar, belli bir kesimin kendi özlemleri üzerine inşa edilmiş bir tablo mu?

Kimileri kitap okurken mutlu olur. Dünya hayatında bir kitabın sayfaları arasında kaybolmayı seven böyle birine hiç “Cennete gidersen, orada hiç bitmeyecek bir kütüphane olacak, istediğin kadar okuyabileceksin” diyeni duydunuz mu?

Bazı insanlar seyahat ederken mutludur. Yeni yerler keşfetmek, farklı kültürlerle tanışmak onların ruhunu doyurur. Peki bu insanlara “Cennette dünyanın ve hatta evrenin tüm güzelliklerini görüp gezme imkânın olacak” denildiğine şahit oldunuz mu?

Bir ressamı düşünelim. Onun mutluluğu fırçasını tuvalle buluşturmaktan geçer. Cennette de boyalar, tuvaller ve ilham perileri var mıdır acaba? Yoksa cennet tasvirlerinde sanat gibi konular “gereksiz detay” mı sayılır? Bunu söyleyene rastladınız mı?

Anlatılan cennet, sanki tek bir kalıba sıkışmış gibi: Varsa huri, yoksa cinsellik. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki, cenneti adeta bir cinsellik pazarı gibi gösterenler var. Peki, hayatını kadın-erkek ilişkilerinden uzak, sade bir dinginlik içinde geçirenler ne olacak? Sakin bir köşede huzur içinde oturup, bir ağacın gölgesinde düşlere dalmaktan mutlu olan birinin cennette yeri yok mu? Hayatında kadın-erkek ilişkilerini geri planda bırakan insanlar cennete gittiğinde huzur bulamayacaklar mı?

Din adına konuşan kim olduğu belli olmayan bu “din tacirleri”ne dur diyen yok. Her türlü sapık düşüncelerini din adı altında paylaşmaktan çekinmiyorlar. Bunlar hakkında bir müeyyide uygulandığını da duymuyoruz, görmüyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu tür yanlış tasvirleri yapanlara karşı harekete geçmeli. Halkın dini inancını dar bir bakış açısına hapseden, cenneti yalnızca bedenî hazlarla tanımlayan bu kişilere karşı net bir duruş sergilenmeli. Çünkü bu yanlış anlayış, dini derinliğinden uzaklaştırıp yüzeyselliğe mahkûm ediyor.

Cennet, mutluluğun yegâne kaynağı olarak sunuluyorsa, o mutluluk herkesin hayallerine hitap edebilmeli. Kimi için dinginlik, kimi için keşif, kimi için öğrenme, kimi içinse yaratma… Eğer anlatılan cennet yalnızca belli bir zümrenin arzularını karşılıyorsa, o zaman bu cennet kim için var?

Dini temsil eden kurumların bu tür yaklaşımlara göz yumması, insanların dinden soğumasına neden oluyor. Cennet eşittir cinsellik denklemini kurarak dini anlatmaya çalışanlar, aslında dinin güzelliklerini gölgeleyip onu maddi bir zemine indiriyorlar. Halbuki İslam dini, bireyin hem maddi hem de manevi mutluluğunu gözeten, herkesi kucaklayan bir inanç sistemi sunar.

Bu noktada, din adamlarına düşen görev çok açık: İnsanlara cenneti, bireysel mutluluğun yüceltildiği bir yer olarak anlatmak. Öyle bir yer ki, herkes kendi hayalini yaşayabilsin. Çünkü mutluluğun bir standardı yoktur; hele ki cennet gibi bir kavram için hiçbir zaman olmamalıdır.

Bu yanlış algılar düzeltilmediği sürece, cennet tasvirleri yalnızca tartışmaların konusu olmaya devam edecek. Oysa dinin asıl mesajı, insanı huzura, merhamete ve anlam bulmaya davet etmektir. Bu mesajın yeniden hatırlanması gerekiyor. Hem bu dünyada, hem de bir sonraki hayatta…

GÜNÜN SÖZÜ

Kadınları cennette ne bekliyor bunu hiç duyan söyleyen var mı?