Türkiye en geç 2028’de önemli bir genel seçim yaşayacak. Ancak mevcut seçim sistemi ile girilecek bir seçim pek çok sorunun devam etmesine neden olacak.

Mevcut seçim sistemimizdeki pek çok aksaklığa karşı dar bölge çift tur ve ayrıca Türkiye milletvekilliğini içeren bir sistem iyi bir alternatif olabilir.
Öncelikle neden çift tur gerekli, bunu açıklayalım. Seçmenlerin, gönüllerinde yatan parti dışında, o olmazsa sandığa gidip oy verebileceği bir ikinci alternatifleri olabilir. Ya da kendi seçim bölgesinde, asla vekil seçilmesini istemediği bir aday da var olabilir. 
Ayrıca ikinci tur olmayan bir seçim, aslında başka bir adayı seçmek isteyen seçmeni, kazanmaya en yakın bir ehven-i şer adaya da yönlendirebiliyor. Bu nedenle seçmen genellikle iki büyük parti arasına sıkışıp stratejik bir oy tercihinde bulunabiliyor. 
Böylece bizler, bazı siyasi partilerin gerçekte ne kadarlık bir siyasal desteğe sahip olduklarını bilemiyoruz; çünkü seçmenler adayların seçilemeyeceği endişesi ile yakın gördüğü başka bir adaya yönlenmiş oluyor. Böylece de seçmenin gerçek tercihi sandığa yansıyamamış oluyor. Oysa ki yüzde 50 alanın ilk turda seçileceği, ancak yüzde  50 bulunamazsa en çok oy alan iki adayın yarışacağı bir ikinci tur bu sorunları çözer.
Dar bölge ise şunun için gerekli: mevcut sistemde seçmenler bir adaya değil bir listeye oy veriyor. Böylece seçmen kendisini temsil eden vekilin kim olduğunu bilmiyor ve doğal olarak ondan hesap da soramıyor. Bu da hesap verebilirlik ilkesinin ortadan kalkmasına neden oluyor. Unutulamamalı bir rejimi demokratik yapan, rejimin şeffaflığı ve hesap verebilirliğidir. 
Bu liste yöntemi partilerin ittifaklar kurup, seçmenin asla tasvip etmeyeceği ittifak adalarını listeye sokmalarına ve seçmenin aksi halde asla oy vermeyeceği bazı adaylara mecburen oy vermesi sonucunu da doğuruyor. 
Bu durum en çok da siyasi parti liderlerine yarıyor; çünkü kimse vekilini tanımadığı için o vekiller kendilerini seçmene değil, onu listeye yazan genel başkana karşı sorumlu hissediyor. Bu nedenle liste, demokratik bir yöntem sayılamaz. 
Son sorun ise seçim barajı nedeniyle bazı siyasi partilerin ve dolayısıyla tercihlerinin sandığa yansıyamadığı seçmenin iradesinin meclise girememesi. Seçim barajı her ne kadar yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmüş olsa bile, gerçek bir demokraside her vatandaşın tercihinin temsil imkânı bulduğu bir sistemin inşa edilmesi demokrasinin gereklerindendir. Oysa ki önerdiğim sistemde baraj yok.
Önerdiğim sistemde, öncelikle 500 vekil için yaklaşık olarak eşit seçmenin bulunduğu 500 ayrı seçim bölgesinin oluşturulması gerekir. Böylece her siyasi parti her seçim bölgesinden bir aday göstereceği için seçmen kime oy verdiğini ve o adayın seçilip başarısız olması durumunda kimden hesap soracağını bilir. İlk turda herhangi bir aday %50’yi sağlarsa seçilir, kimse sağlayamazsa en çok oyu alan iki aday ikinci tura gider ve salt çoğunluk bulunur. Bu durumun ilk faydası seçmenin yüzde ellisinin oyunu almamış hiçbir adayın seçilememesi nedeniyle vekilin meşruiyetinin şimdiki sistemden daha güçlü olması. Ayrıca bu yöntemle seçmenin ilk turda dilediğini seçme, ikinci turda ise dilemediğini seçtirmeme yahut kendine en yakın ikinci adayı seçme hakkı doğar. Seçilen aday da bir daha seçilebilmek için genel başkanına değil, kendi seçim bölgesine karşı sorumlu olduğunu bilir ve ona göre siyasal tercihlerde bulunur; bölgesinden         bir daha aday olabilmek için de seçmeninin sesini duymak ve taleplerini karşılamak vekil için parti disiplinine uymaktan daha önemli hale gelir.  
Türkiye milletvekilliği ise şunu içeriyor: siyasi partiler bazı kişileri hiç bu yarışa sokmadan da kontenjan usulü ile meclise gönderme hakkına sahip olacaklar. Ayrıca Türkiye milletvekilliği sistemi, adayları hiçbir seçim bölgesinde     yüzde 50’yi bulamayan, ancak vatandaşların bir bölümünün iradesini temsil eden siyasi partiler için de var. 
Seçime katılan her siyasi parti     YSK’ya 100’er adaylık listeler sunar. Seçimlerin birinci tur sonuçlarına göre her parti aldığı toplam oy nispetinde o listeden vekil seçtirmiş olur. Yani yüzde 30 alan parti 30 tane, yüzde 1 oy alan ise 1 tane Türkiye vekilliği elde eder. 
Bunun sonucunda 500+100=600 vekil iki ayrı yöntemle seçilmiş olur.         Bu sistemde bir baraj da olamayacağı     için temsilde adalet de büyük     ölçüde sağlanır ve her siyasi görüşün mecliste temsil edileceği bir meclis kompozisyonu ortaya çıkar.