Bu yazıyı kaleme aldığımda Avrupa Parlamentosu seçimleri devam etmekteydi. Ancak sanırım yazı yayımlandığında seçim sonuçlanmış olacak. Nitekim 6 Haziran’da başlayan ve 27 ülkede yapılan seçimler 9 Haziran’da tamamlanmış olacak.

AP, Avrupa Birliği’nin, Bakanlar Konseyi ile birlikte, iki temel karar alma organından biri. 1979 öncesinde AP seçimle iş başına gelen bir organ değildi ve her üye ülke kendi meclisinden belirli sayede parlamenteri yetkilendirip Avrupa’ya ilişkin temel konuları tartışmakla yükümlü bir asamblenin oluşmasına katkı veriyordu.

Ancak 1979’da ilk kez doğrudan genel oy ilkesi ile yapılan seçimler sonucunda ilk seçilmiş AP doğdu. İlk ortaya çıktığında yasamaya ilişkin bir yetkisi bulunmayan AP, zamanla yetkileri arttırılarak yazının başında da belirttiğim üzere hem karar almanın tam ortağı hem de AB siyasetinde halkların sesi haline geldi.

Beş yılda bir yapılan AP seçimlerinde genel olarak katılım oldukça düşük olur. Hatta 2019 seçiminde uzun yıllar sonra ilk kez %50’nin az üzerinde bir katılım sağlanmış ve bu görece yüksek katılımın nedenleri siyaset bilimciler tarafından yoğun bir şekilde tartışılmıştı. Keza, tüm seçimlerde hem yüksek katılım hem de düşük katılımın endişe verici olduğuna ilişkin genel bir kanı vardır. Bir seçimde katılım çok düşükse halkın sorunların çözüleceğine dair inancını kaybettiği ve beyhude bulduğu sandığa gitmediği; çok yüksek katılımda ise halkın panik halinde davranmasına neden olacak bir gelişmenin ortada olduğu ve bu aciliyetin üstesinden gelebilmek için herkesin sandık başına koştuğu varsayılır.

Başta yazdığım gibi bu yazıyı yazarken henüz seçimler devam etmekteydi, bu nedenle sonuçlara ilişkin bir tahmin yapabilmem oldukça zor. Hatta belki bir sonraki yazımı sonuçları analiz etmeye ayırabilirim. Ancak hem bu seçimleri yıllardır takip eden hem de Avrupa siyaseti konusunda okur yazar bir bilim insanı olarak olası sonuçlar hakkında bazı öngörülerde bulunabilirim.

2009 yılındaki, yani 2008 küresel mali krizinin hemen bir yıl sonrasından başlayarak AP seçimlerinde aşırı sağın yükselişine tanık oluyoruz. 2009. 2014 ve 2019 seçimlerinde aşırı sağ AP’de önemli miktarda sandalye etti ve oluşturduğu gruplarla Avrupa siyasetini domine etmeye başladı. Bu durumun en önemli sonucu önce AP içinde bir oluşum olarak doğmuş Brexitçilerin, Birleşik Krallığı 1 Şubat 2020 tarihinde Avrupa Birliği’nden çıkarması oldu. Bu seçimlerde de önemli başarılar elde edeceğini düşündüğüm aşırı sağ ve popülist grup ya da gruplar Avrupa siyasetini önemli bazı konularda değişikliklere zorlayacaklar.

İlk olarak Yeşil Mutabakat konusunun seçimlerden sonra aşırı sağın gündeminin ilk maddelerinden biri olacağını düşünüyorum. Keza AB’nin doğaya ve çevreye duyarlı bir ekonomi oluşturabilmek için inşa ettiği Yeşil Mutabakat politikası, ortaya koyduğu başta sıfır emisyon olmak üzere, başta tarım olmak üzere pek çok sektörü oldukça zorluyor. Çiftçiler ve sanayi işverenleri bu hedeflere ulaşmak için hem çok para harcıyor hem de bu hedefler AB üreticisinin çevreye hiçbir saygısı olmadan vahşi üretim yapan başta Çin olmak üzere diğer üretici ülkelerle olan rekabetini olumsuz etkiliyor.

Bu nedenle aşırı sağ ve popülistler baştan beri Yeşil Mutabakata düşman. Seçimlerden hemen sonra Yeşil Mutabakatı erozyona uğratmak için yoğun bir çaba başlayacağı kanaatindeyim.

Bu bahisten olmak üzere AB’nin enerji politikası (başta sürdürülebilir enerji kaynaklarına ağırlık verme politikası), iklim değişikliğine ilişkin alınan Birlik çapında önlemlerin de değiştirilmesi aşırı sağın hedefi olacak.

Elbette bu politikaların güvenlik boyutu da var. Yani AB enerji ve iklim değişikliği politikalarını sadece çevre kaygısı ile değil, Rusya ile olan enerji bağımlılığını azaltmak için de önemsiyor. Ancak güçlü bir aşırı sağ, bu konularda taviz koparmak için Rusya ile olan ilişkileri de normalleştirmek isteyecektir. Bu durumda olan da işgal altındaki Ukrayna’ya olacaktır.

Bu yazıyı burada tamamlamak yerinde olur; nitekim sonuçları görmeden yaptığım bu analizin ne ölçüde gerçekleşeceğini bilebilmek mümkün değil. Hatta Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin de bu seçimlerden nasıl etkileneceği de ayrı bir konu. Ancak AP kompozisyonu ortaya çıktıktan sonra yeni bir yazıyla durumu tekrar değerlendirmeye çalışacağım.

Sağlıkla kalın.