Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Toplumsal refah artışına yapılabilecek en büyük katkı da fiyat istikrarını sağlamak suretiyle gerçekleşir.
Bu açıdan Merkez Bankasının izlediği para politikası toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendirmektedir.
Para politikası izlenirken Merkez Bankası’nın elinde birçok finansal araçlar bulunmakla birlikte en önemli silahının faiz politikası olduğu aşikârdır. Konuyu sadece referans faiz oranlarını düşürmek veya yükseltmek olarak algılamamak lazım. Bu yaklaşımın finansal piyasalarda ve reel ekonomide birçok yansımaları olmakta ve arz talep dengesine doğrudan etki etmektedir. Bu suretle fiyatlar genel seviyesinin daha kontrol edilebilir bir seviyeye gelmesini sağlamaktadır.
2024 yılını TÜFE’de %44,38 oranında kapatmışken Merkez Bankası yönetiminin son 1,5 yıllık periyotta gösterdiği performansına bir göz atalım. Hazine ve Maliye Bakanlığında Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanlığında Hafize Gaye Erkan öncülüğünde genel seçimler sonrası yeni bir ekonomik yönetimi ve yeni bir ekonomi yaklaşımı ortaya konuldu. Sonrasında Merkez Bankası başkanlığında bir değişim yaşandı ve kısa bir süre sonra Başkan Yardımcısı Fatih Karahan Başkanlık koltuğuna oturdu.
Ekonomi yönetimi göreve geldiğinde enflasyon oranı %39,59’du. Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıllık dönem sonrası %75,45 ile Mayıs/2024’de zirve yaşandı ve akabinde 2024 yılını %44,38 ile kapattık.
Hissedilen enflasyonun daha farklı olduğu, TÜİK’in bu konuda doğru veri ortaya koymadığı gibi siyasi tartışmaları bir kenara koyarak mevcut resmi veriler üzerinden değerlendirme yapalım.
1-) Politika faiz oranının geçmişe nazaran siyasi mecraya çekilmemesi ve rasyonel vaziyette kademeli artırılıp %50 seviyesinde tutulması, gelen verilere istinaden uzun süre bu dairede kalınması iradeli bir yaklaşımdır. Bu konuda geçmişte olduğu gibi popülist yaklaşım sergilenseydi, mevcut durumun elde edilmesi imkânsızdı.
2-) Belirtilen 1,5 yıllık dönemde vergi kalemlerinde çok ciddi artışlar yapıldı ve maliye politikası para politikasına neredeyse hiç destek olmadı. Mayıs/2024’de açıklanan “Kamuda Tasarruf Paketi” uygulama alanı bulmadı. Bu açıdan Merkez Bankasının enflasyonla mücadelesinde, Mehmet Şimşek yönetimindeki bütçe yönetiminin katkısından ziyade olumsuz etkisi olduğunu pekâlâ söyleyebiliriz.
3-) Yılın buluşu olarak dönemin Maliye Bakanı Nurettin Nebati tarafından uygulamaya alınan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile mücadele noktasında ciddi bir başarı elde edilmiştir. KKM’nin sınırlı dönemsel katkıları olmakla birlikte orta ve uzun vadede zararlarının bulunması sebebiyle programlı bir şekilde ve tali düzenlemelerle 2024 sonu itibariyle 34,2 milyar USD seviyesine gerilemiş olması önemli bir durumdur. KKM’nin toplam mevduat içindeki payının %6,2’ye düştüğünü ve TL’nin toplam mevduat içindeki payının %58,6 olduğunu da hatırlamak lazım. Ayrıca KKM’nin yılsonunda tamamen nihayetleneceğini de söyleyelim.
4-) Liralaşma stratejisi, döviz talebini kesmeye dönük çalışmalar ve BDDK ile eşgüdümlü kredi politikası yine olumlu olarak söylenmesi gereken bir diğer husustur.
5-) Olumlu pencereden son olarak ifade etmek istediğim bir diğer konu da Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Cevdet Akçay. Mevcut iktidarla ortak bir siyasi düşüncesi olmamasına rağmen zorlu dönemde taşın altına elini koyması ve güçlü bir duruş sergilemesi bence en önemli konu başlığı.
Bu çerçevede; ülkede oluşan tüm olumsuzluklara rağmen Merkez Bankasının 1,5 yıllık dönemde nispeten başarılı bir periyot geçirdiğini söyleyebiliriz. Eleştirilecek pek çok konu var ama bu eleştirilerin muhatabı öncelikle mevcuttaki Mehmet Şimşek yönetimindeki maliye politikası uygulayıcıları, diğeri de tam bir enkaz bırakan Nurettin Nebati politikaları. Dolayısıyla en masum demeyelim ama en az hatalı olan Merkez Bankasıdır.