"Dünyanın en zengin aklını gördüm/ Sermayesin sordum dedi ki okul./ İnsanlara hizmet yaptığın yardım,/ Merhametin duygum dedi ki okul" Aşık Veysel

Günümüz dünyasında sınavlar, bireylerin hayatında önemli bir yer tutar. Eğitim sistemimizdeki önemli dönüm noktaları olan bu sınavlar, sadece akademik başarının bir ölçüsü olarak değil, aynı zamanda toplumsal statü ve gelecek planlarının belirleyicisi olarak da görülür. Lakin sınav kavramı, sadece okullarda yapılan yazılı veya sözlü testlerle sınırlı değildir; hayatın kendisi de bir sınavdır.

Eğitim sistemimizde sınavların rolü büyüktür. İlkokuldan üniversiteye kadar pek çok aşamada öğrenciler, sınavlarla başarılarını kanıtlamak zorundadır. Bu sınavlar, bireylerin bilgi birikimlerini ölçmenin ötesinde, onların disiplin, zaman yönetimi ve stresle başa çıkma yeteneklerini de değerlendirir. Sınavların bu kadar merkezi bir rol oynaması, bazen öğrencilerin sadece sınavda başarılı olmaya odaklanmalarına ve gerçek öğrenme amacından sapmalarına neden olabilir.

Günlük yaşamda karşılaşılan zorluklar, alınan kararlar ve bu kararların sonuçları, bireylerin karakterini ve yeteneklerini sınar. Örneğin, kişisel ilişkilerdeki çatışmalar veya sağlık sorunları, bireylerin dayanıklılığını ve problem çözme becerilerini test eder. Bu tür sınavlar, bireylerin olgunlaşmasına ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunur.

Sınavların olumlu yönlerinden biri, bireyleri belirli hedeflere ulaşmak için motive etmeleridir. Sınavlar, düzenli çalışma alışkanlıkları kazandırır ve bireylerin kendi yeteneklerini keşfetmelerine yardımcı olur.

Fakat sınavların yarattığı baskı ve stres, özellikle gençler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Aşırı stres, mental ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir ve bireylerin potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmelerini engelleyebilir.

Sınavlar hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Hem eğitim hayatında hem de günlük yaşamda karşılaşılan bu sınavlar, bireylerin gelişiminde önemli rol oynar. Ancak, sınavların amacının bilgi ve becerileri ölçmek olduğunu unutmamak, bu süreçleri sağlıklı bir şekilde yönetmek açısından kritiktir.

Eğitim sistemimizde ve hayatın genelinde sınavları, bireylerin potansiyellerini ortaya çıkaran ve onları hayata hazırlayan araçlar olarak görmeliyiz. Bu şekilde, sınavların stres kaynağı olmaktan ziyade, gelişim ve başarı yolunda birer basamak olabilir.

KPSS’ye 5 yıldır hazırlanan bir öğrencinin sesi, Türkiye’de öğretmen atamaları ve tasarruf tedbirleri konusundaki endişeleri bir kez daha gündeme taşıdı. Öğrencinin tepkisi, sadece emekli olanların yerine personel alınacağının açıklanmasıyla daha da arttı. Bu durum, atanmayı bekleyen binlerce öğretmen adayını hayal kırıklığına uğratmakta. Öğrencinin dile getirdiği sıkıntılar, birçok genç öğretmen adayının ortak hissiyatını yansıtıyor.

Öğrenci, önceki yıllarda KPSS’ye hazırlık kamplarına katıldığını ve bu kampların verimli geçtiğini belirtiyor. Geçen sene aldığı en yüksek puana rağmen, öğretmen sayısının fazla, yapılan alımın ise çok az olduğunu ifade ediyor. Bu sene de atanamama ihtimalinin yüksek olduğunu ve sınava bir buçuk ay kala tekrar masa başına oturmanın moral bozucu olduğunu vurguluyor.

En büyük sıkıntı, öğretmenlerden yapılan tasarruflar. “Hiçbir yerden tasarruf yapılmıyor. Tasarrufu öğretmenden yapıyorlar maalesef. Bir sürü israf yapılıyor, niye biz gençlerin umutlarından, hayallerinden tasarruf yapılıyor?” diyerek halk, sitem ediyor. Beş yıldır KPSS’ye hazırlanan öğrenciler , emeklerinin her sene boşa gittiğini hissediyor ve bu durumdan dolayı ise çok üzgün.

Yetkililerden beklenen, öğretmen atamalarında ve tasarruf tedbirlerinde daha adil ve sürdürülebilir politikalar geliştirmeleridir. Gençlerin hayallerinin çöp olmaması için, onların sesine kulak verilmesi şart. Eğitim, geleceğimizin teminatıdır ve bu teminatı sağlam tutmak hepimizin görevi.