“İnsan her şeyi unutabilir, ama içindeki o küçük sesi unutamaz. O, en derinlerde, en sessiz anında bile konuşur.” Aziz Nesin

Bu ses, vicdanın sesi, bir içsel rehberdir. Hayatın karmaşası içinde kaybolduğumuzda, bu küçük ses bizi doğru yolda tutar ve en zor zamanlarda bile bize rehberlik eder.

Vicdan, doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlayan içsel bir mekanizmadır. Vicdan, etik ve ahlaki değerlerimize dayanarak, kararlarımızı ve davranışlarımızı yönlendiren bir rehberdir. Vicdanın sesi, hayatımız boyunca bizimle birlikte olan, sessizce ama etkili bir şekilde bizi yönlendiren bir içsel dosttur. O, her an yanımızdadır ve bize doğru olanı yapmamız gerektiğini hatırlatır.

Çocukluk döneminde ailemizden, öğretmenlerimizden ve çevremizden aldığımız değerler, vicdanımızın temel taşlarını oluşturur. Zamanla bu değerler, kişisel deneyimlerimizle harmanlanır ve vicdanımızın sesini şekillendirir.

İçimizdeki küçük ses, vicdanın sesi, hayatımız boyunca bize rehberlik eden ve doğru olanı yapmamız için bizi teşvik eden bir içsel dosttur. Bu ses, en zor zamanlarda bile bizimle birlikte olur ve ahlaki değerlere sadık kalmamızı sağlar. Vicdanın sesine kulak vermek, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük önem taşır. Vicdanlı bireyler, daha adil ve insancıl bir dünya için çaba gösterirler ve bu çabaları, daha iyi bir geleceğin temelini oluşturur.

Şimdi gelelim ‘Unutma’ kelimesine. Oysa ülkemizde her şey o kadar çabuk unutuluyor ki… Binlerce olay yaşanıyor, birbirinden farklı konularla karşılaşıyoruz. Yüreğimizi yakan şeyleri de bir o kadar kolay unutuyoruz.  Unutmak elbette insan doğasının kaçınılmaz bir parçası. Hepimiz hayatımız boyunca bir şeyleri unuturuz; bazen küçük ayrıntıları, bazen de derin duygusal anıları.

Unutmak, hem bir nimet hem de bir lanet olabilir. Bir yandan acı veren anıları hafızamızdan silmek isteriz. Ancak, Türk insanının hafıza yapısı ve unutma eğilimi çok fazla. Bugün gündem yaratan olayları, ertesi gün unutuyoruz.  Dijital dünyanın da unutma eğiliminde önemli bir rol oynadığına inanıyorum.  Akıllı telefonlar, sosyal medya ve sürekli bilgi akışı, bireylerin dikkatini dağıtarak hafızalarını zorlar. Bu durum, bilgiye kolay erişimin dezavantajlarından biridir ve hafızanın derinliklerine inen anıların azalmasına neden olabilir.

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Unutma’ şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum… “Bir gün gelir de unuturmuş insan/En sevdiği hatıraları bile/Bari sen her gece yorgun sesiyle/Saat on ikiyi vurduğu zaman/Beni unutma/ Çünkü ben her gece o saatlerde/Seni yaşar ve seni düşünürüm/Hayal içinde perişan yürürüm/Sen de karanlığın sustuğu yerde/Beni unutma/O saatlerde serpilir gülüşün/Bir avuç su gibi içime, ey yar/ Senin de başında o çılgın rüzgar/ Deli deli esiverirse bir gün/Beni unutma/ Ben ayağımda çarık, elimde asa/ Senin için şu yollara düşmüşüm/Senelerce sonra sana dönüşüm/  Bir mahşer gününe de rastlasa/Beni unutma/Büyük acılara tutuştuğum gün/ Çok uzaklarda da olsan yine gel/ Bu ölürcesine sevdiğine gel/ Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün/Beni unutma”