Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) artış oranlarına ilişkin açıklama yaprak, "'Eskiden Türkiye daha müreffehti' diye iddia edenleri uluslararası kurumların hesapladığı rakamlar yalanlıyor" demiş ve  ilave olarak da Türkiye'nin 2003-2023 yılları arasında kişi başına düşen Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSH) artışının yüzde 257 olduğunu ifade etmiştir.

Cevdet Yılmaz’ın “Şu anda halkımız daha müreffehtir” anlamındaki açıklamasına katılmak mümkün değildir. Ortalama GSYH’nın artmış olması insanların daha müreffeh yaşadığı anlamına gelmez.

2001 krizi sırasındaki negatif büyüme sonucu 2500 dolar civarına düşmüş olan kişi başına ortalama milli gelir, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında ortalama 3500 doları aşmış, 2005 yılında ise 4000 dolara doğru tırmanışa geçmiştir.

Ortalama milli gelirimiz Ali Babacan’ın da sık sık değindiği gibi 2013 ve 2014 yıllarında kişi başına12.000 dolar seviyesini aşmıştır.

Daha sonraki yıllarda ortalama milli gelir düşmüş 2020 yılında 8.500 dolara inmiş ve 2023 yılında ise 12.489 dolar seviyesine çıkmıştır. Kaldı ki, geçmişte ülkemiz bu seviyeleri yakalamıştır.

Şimdi Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarına neden katılmadığımızı kısaca anlatmaya çalışayım:

1-Öncelikle12.489 doların kişiler arasında eşit olarak paylaşılıp paylaşılmadığıdır.

MB tarafından ilan edilen kurlara göre 2023 yılı Haziran ayında ortalama dolar kuru 20,80 TL.’dir. Buna göre TL. cinsinden kişi başına düşen milli gelir 12.489 dolar x 20.80 TL.= 259.771,2O TL.’ye karşılık gelmektedir. 2023 yılı sene başı itibariyle net asgari ücret 8.506,80 TL., ikinci yarısından itibaren ise 11.402,00 TL.’dir.

2023 yılının ikinci yarısından itibaren belirlenen asgari ücretin yıllık toplam tutarı 136.800,00 TL. olup, bu da gösteriyor ki, çalışanların yüzde 50’sinin asgari ücretli yani 17 milyon 500 bin kişinin asgari ücretli çalışanı ve 16 milyon da emekli olduğunu ve ortalama ailelerin 3’er kişi olduğunu kabul edildiğinde, nüfusun büyük bir çoğunluğunun gelirinin 12.489 doların altında olduğu ve milli gelirden eşit olarak pay almadıkları gerçeği gün gibi ortaya çıkmaktadır.

Asgari ücretin açlık sınırının altın olduğu bir ülkede ortalama kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıladan herkesin eşit olarak pay aldığını söylemek mümkün değildir.

2-İkinci önemli husus ise, dünyanın bütün ülkeleri her yönden gelişirken Türk halkının da bu gelişmelerden yararlanamayacağını düşünmek mantıklı olmayacaktır. İhtiyaçlarımız artmıştır.

Örneğin, 2000’li yılların başında cep telefonu kullanmak belki lüks olarak görülebilirdi. Yine 2000’li yıllarda otomobil de öyle. Yine 2000’li yıllarda seyahat ve tatil ihtiyacı bu nedenli yaygın değildi. Öte yandan beslenme alışkanlıklarımız daha sade idi. Artık bu saydıklarım ve diğerleri dönemin gerekliliklerindendir.      

3- Bir de bu rakamları tahlil ederken dolardaki enflasyonu da dikkate almak gerekmektedir. TÜİK’in yıllık ekonomik verilerine göre 2002 sabit kuru ile enflasyondan arındırıldığında  2002 yılında 3608 Dolar olan ortalama milli gelir, 2022 yılındaki ortalama milli gelir olan  10.655 doların karşılığı ise 6.549,14 dolara tekabül etmektedir.