Sevdiklerimizi kaybetmek yaşam yorgunluğu ve boşunalığını vurgularken ölümü kabul etmek insanı yaşamaktan uzaklaştırıyor.
Kaybın nasıl gerçekleştiği de çok önemli yaşı da çok önemli. Çocuk ölümleri beklenmeyen ani ölümler, gözünüzü önünde gerçekleşen durumlar haliyle tahammül sürecinizi de etkilemekte. Kişinin kaybettiği kişiyle olan ilişkinin dinamikleri de yas sürecini etkiler.
Sağlıklı yas süreci genellikle 6 ay ile bir yıl arasındadır ama bu zamandan sonra bile Kübler Ross’a göre yasın beş farklı evresi vardır. İnkâr ve şok evresi duygusal acılar güçlü hissedilebilir. İlk duyulduğu da kabul edememe, kaçma, panik, kafa karışıklığı yaşanır.” Kapıyı açsam karşımda duracak gibiydi, içerden yine gelecek gibi hissediyorum” diye düşünüldüğü zamandır ki arkasından öfke gelir. Kendini etrafındakileri hatta öleni bile suçlama dönemidir ki Ben hala kız kardeşimin ölümünden sigarayı suçlarım. “Neden ben” deyip kaderi suçlama da bu dönemde olur.
Üçüncü evre pazarlık evresidir. Ya daha çok uğraşsam, her şey eskiye dönse daha çok görür daha çok birlikte olurum düşüncesidir ağır basan. Kişi, kaybı önlemek için neler yapabileceğini düşünür durur. Sonra bu duygular yerini çaresizlik, umutsuzluk yorgunluğa bırakır. Kişi kendini çevresinden izole edebilir. Hatta ağlama krizlerinin yanı sıra beslenme ve uyku sorunları ortaya çıkar. Yani depresif semptomlar görülür. Yaşamın ne anlamı olduğu üzerine sorgulamalar yapılabilir.
Son evrede kabullenme evresidir. Kaybın kabulü ve yeni duruma alışma evresi başlar ki acıyla yaşamaya alışıldığı dönemdir. Zaman zaman duygusal sıkıntılar görülse de artık yeni sürece alışmaya başlanmıştır.
Bugün tanrının bize sunmuş olduğu sevdiklerimizle yaşamanın değerini bir kez daha hatırlamamız gerektiğini anlama günümüz olsun. Daha fazla sarılalım onlara ‘keşke ‘ denizinde boğulmayalım. Hiç ayrılmayacakmış gibi uzun sevip yarın olmayacakmış gibi sevgi dolu davranalım ki vedalaşmak da kolay olsun. Ta yüreğinizin orta yerinde hissediyorsunuz sevdiklerinizi hiç unutulmuyorlar. Anılarda kilitlenip kalmıyorlar. Burnunuzun direği sızlıyor. Her ölüm erkendir sevenlere lafı boşuna söylenmiyor.
Hani şu öfkesine yenilip de kıranlar yok mu? Yakın çevresini o paramparça yürekleri özür dileyerek mi toparlayacaklarını sanıyorlar yoksa hediyelere boğarak mı? Onlar sevgileriyle ve vazgeçmezlikleriyle kalsalar da asla tamir olmazlar. Sonra ah etmenin ne anlamı var ki. Siz kendinizi affedebilecek misiniz? Boşuna dememişler, “Meğer ne çok canı yanarmış insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediğini.” Sonra 40 fakir doyursan ne, 40 lokma dağıtsan ne faydası var gidene.