Marmara Gölü, bundan sadece bir on yıl önce 20 bini aşkın kuşa ev sahipliği yapan, ekosistemin parlayan yıldızlarından biriydi.
Balıkçıların hayatını idame ettirdiği, kuşların yuva yaptığı, suyun huzur verdiği bu doğa harikası, şimdi keder dolu bir çöl. İnsan eliyle yapılmış bu felaket, Marmara Gölü’nü sadece bir göl değil, aynı zamanda ülkemizin doğa katliamlarının bir sembolü haline getirdi.
Göle su taşıyan dereler tarımsal sulama için yönlendirilince, Marmara Gölü’nün nefesi kesildi. Kuşlar terk etti, balıkçılar işsiz kaldı, gölün çevresindeki yüzlerce aile yoksulluğa mahkûm oldu.
Türkiye’nin de imzaladığı Ramsar Sözleşmesi’ne aykırı olan bu girişimlere rağmen kimse dur demedi. Üstelik göl tamamen kuruduktan sonra, yerel halk arasında kuruyan alanı paylaşma kavgası yaşandı ve bir can bile kaybedildi. Göl tarlaya dönüştü, yaşam yerini üretim hırsına bıraktı.
Sonrasında Manisa Valiliği, Tarım ve Orman Bakanlığı ve DSİ'nin protokolüyle göl arazisi TİGEM’e tahsis edilerek tarımsal üretime açıldı. Ayçiçeği ve buğday yetiştirilmeye başlandı. Böylece Marmara Gölü’nün adı da, varlığı da kaybolmaya yüz tuttu.
Ancak doğa severler ve çevre örgütleri bu utanç abidesine karşı sessiz kalmadı. Açılan davalar sonucu mahkeme, TİGEM’in tarımsal faaliyetleri için verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu, göl için umutların tekrar yeşermesi anlamına geliyor. Gölün eski haline kavuşması için bir kapı aralandı.
Doğa Derneği’nin de dediği gibi, bu karar gölün ekosistemini yeniden canlandırmak için bir fırsat. Marmara Gölü’nün tekrar su tutması ve kuşların, balıkların geri dönmesi için her şeyden önce bir irade gerekiyor. Ama en önemlisi, toplumun bu sürece sahip çıkması gerekiyor.
Şimdi asıl soru şu: Gölün geri dönmesi için mücadele eden doğaseverler mi kazanacak, yoksa her zaman olduğu gibi, doğayı sömürmeye çalışanlar mı? Bu soru sadece Marmara Gölü için değil, ülkemizin geleceği için de bir sınav niteliğinde.
Eğer gökyüzünde tekrar kuşların dans ettiğini, gölün üzerinde balıkçı teknelerinin salındığını görmek istiyorsak, doğaya sahip çıkmalıyız. Yoksa Marmara Gölü, insanlığın doğaya karşı işlediği suçların sessiz bir şahidi olarak kalacak. Unutmayalım ki, doğayı kaybedersek, aslında her şeyi kaybederiz.
GÜNÜN SÖZÜ
Marmara Gölü yaşamalı!