Türkiye siyasetinde neler oluyor? Önümüzdeki dönemde siyasette bir eksen kayması yaşanacak gibi görünüyor.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın muhafazakâr İslamcı mirasını 2002’den sonra kurulan muhafazakâr partiler devam ettirmiş olsa da, son on yılda halk nezdinde bu partilerin kredisi tükenmiş durumda. “Bu krediler nelerdir?” diye soracak olursanız, listelemekle bitmez; gördüğünüz kadarıyla, okuyucularıma yeterince fikir verecektir. Ancak bu kredinin tükenmesinde en büyük pay, özellikle 2013 yılı sonrasında Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanının kadrolarda yaptığı hatalı atamalardır.

Bu süreçte göreve gelen idareciler, partinin emektar milletvekilleri ile il ve ilçe yöneticilerini adeta “budama” olarak tabir edilebilecek bir yaklaşımla değersizleştirmiş, geçmişte partiye emek vermiş kişileri dışlamış ve binlerce küskün yaratmıştır. Emektar partililerle yaptığımız söyleşilerde dile getirilen temel talep ise oldukça mütevazıdır: “Biz, ölene kadar yönetimde kalalım demiyoruz. Beklediğimiz, sadece bir telefonla hatırlanmak, görüşlerimizin alınmasıdır.” Ne var ki, göreve gelen idareciler, güçlü ve etkili teşkilat üyelerinin partiye değer katmasından ziyade, kendi konumlarına ayak bağı olmalarından ya da koltuklarına rakip çıkmalarından endişe duyar hale gelmiştir.

İzmir Ak Parti İl Başkanlığı, parti teşkilatlarında bu “budama” çalışmalarına bu dönemde hız vermiş gibi görünüyor. İlçelerde ilçe başkanlığı yapmış, hatta il yönetimlerinde başkan yardımcılığı yapmış teşkilat üyelerinin il delege listesine dahi alınmaması akıl almaz bir siyasi hatadır. Hem Has Parti İl Başkanlığı yapmış hem de Ak Parti’de yöneticilik yapmış bir köşe yazarı olarak bu durumu anlamakta zorlanıyorum. İki ihtimal düşünüyorum: Birincisi, il başkanına karşı siyasi bir operasyon yapılıyor. İkincisi ise siyaseti iyi anlamayan bir il başkanının İzmir’de Ak Parti’yi adeta sabote ettiğidir. Bu zihniyetle, Ak Parti’nin İzmir’de ancak dört vekille yetinecek bir görüntü verdiği izlenimi oluşuyor.

Önümüzdeki dönemde Türkiye siyasetinin, muhafazakâr yapı yerine milliyetçi partilere kayması muhtemel görünüyor. Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) siyasi kan kaybı devam edecek gibi görünmekte. Bununla birlikte, önceden Meral Akşener’in gölgesinde kalacağı düşünülen Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti’yi beklenmedik bir atılımla ileriye taşıdı. Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ın yükselişiyle gençlerin desteği milliyetçi cephede kendini gösteriyor. Bunun yanında, Türk siyasetine yeni katılan Anahtar Parti ve Yavuz Ağıralioğlu’nun çıkışı da milliyetçi seçmenin beklentilerini karşılayacak gibi görünüyor. Bu tabloya bakarak, Ak Parti sonrası iktidara en yakın parti olarak bu hareketleri görebiliriz.

Sağlıcakla kalın.