Uzun zaman oldu köşe yazmayalı. Hayatın acı sürprizleri arasında kaybolurken, yazmaya dönmek bir parça zor oldu. Hepinizin bildiği gibi, yakın zamanda annemi ebedi istirahatine yolladım. İçimdeki boşluk, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar derin. O gideli her gün, içimde bir özlemle uyanıyorum. Tüm arayarak taziyelerini bildiren dostlarıma ve cenazeye katılan arkadaşlarıma, kalpten gelen bir şükran borcum var. Onların varlığı, bu ağır yükü taşımamı bir nebze olsun kolaylaştırdı. Bugün, siyasetin dışına çıkarak insanlık için önemli bir konuya değinmek istedim: İnsani beklenti. Bir sene içinde hem abimi hem de annemi kaybettim; bu acıyı tarif etmek imkansız. Bu yazıyı okuyanların tümünün ebediyete intikal etmiş yakınlarıyla birlikte, benim sevdiklerimin de mekânları cennet olsun. Rabbim, hepimize Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e komşu olmayı nasip etsin. Bu dileğimle konuya girmek istiyorum.

Dünya hayatında türlü uğraşlarımız varken, etrafımızdaki dostlarımızın varlığı bizler için bir nefestir. Ancak ne yazık ki, insanın en zor günlerinde yanında görmek istediği sevdiklerini bulmak her zaman mümkün olmuyor. İnsanoğlu, kötü günde yakınlarını, iş arkadaşını, komşusunu yanında görmek ister, bu ihtiyacı kalpten hisseder. Geçmişte, cenazelerde bu dayanışmayı daha sık görürdük. Peki, ne oldu da bu alışkanlıklar kayboldu? Acaba insanoğlunun içindeki merhamet ve şefkat mi eksiliyor? İnsanlık mı yok oluyor? Etrafımıza baktığımızda, “Bana ne” diyen, ilgisiz kalan insanların sayısının arttığını üzülerek görüyorum. Oysa insanlık, yardımlaşma ve dayanışma olmadan nasıl ayakta kalacak? Yardım eden birini gördüğümüzde, ona hayranlıkla bakar olduk, ama bu yardımlaşma menfaatten uzaksa. Kalpten gelen bir yardımlaşma, insanlığı diri tutar. Rabbim, bizlere insanlığı ön planda tutan yöneticiler nasip etsin ki biz de onların izinden giderek insanlığı hatırlayalım.

İdarecilerimizden beklediğimiz de aslında budur: Kalpten gelen bir anlayış, merhamet ve insaniyet. Siyasete girmeden edemeyeceğim. Teşkilatlarda görev yapmış, acılı gününde bulunmayarak ya da sadece bir çelenk göndererek işi geçiştiren birinden il başkanı olmaz, Sayın Bilal Saygılı. İl başkanı mütevazı olur, insani yönleri hep ön planda tutar. İnsandan önce başka bir önceliği olamaz, olmamalı. İl başkanı, “Ben” dediğinde, “Ben patronum” dediğinde o ilde teşkilat olmaz. Bu, eski bir il başkanının nasihati. İnsaniyetini unuttuğun anda, bu dönem nasıl tüm ilçeleri kaybettiysen bir dahaki dönemde 8 vekili ancak hayal edersin ve bu hayal kırıklığının sorumlusu da sen olursun. Cenazemi kabre koymadan insani yönlerini gösteren, beni arayarak taziyede bulunan İzmir vekillerimiz Sayın Hamza Dağ, eski bakanımız Mehmet Kasapoğlu, Ceyda Bölünmez, Necip Kalkan, Kerem Ali Sürekli ve Karabağlar ilçe başkanı Hüseyin Uzun’a, il yönetim kurullarında bulunmuş, dost bildiğim, gelen ya da arayan tüm kardeşlerime kalpten teşekkürlerimi sunuyorum.

Son sözüm: Parti gözetmeden, siyasi parti büyüklerimize insanı ayırt etmeden değer verirseniz, değer görürsünüz. İnsana değer veren il ve ilçe başkanlarını göreve getirin ki siz de değer göresiniz. Son olarak Karne Medya Grubu ve Eyüphan Gündoğdu'ya teşekkür ederim.

Saygılarımla, Allah’a emanet olun.