Son yıllarda Türkiye’nin ekonomik yapısındaki dalgalanmalar, enflasyon oranlarındaki artış ve döviz kurundaki belirsizlikler, toplumun her kesimini olduğu gibi öğrenciler ve çocuklarını okutan aileleri de derinden etkiledi.
Eğitim gibi bir temel hak, birçok aile ve öğrenci için adeta lüks haline gelmeye başladı. Bu durumun yarattığı zorluklar, hem maddi hem de manevi boyutlarıyla ele alınmayı gerektiriyor.
Her eğitim öğretim yılının başında, aileler çocukları için gerekli olan okul malzemelerini almak amacıyla mağazalara koşar. Ancak son yıllarda bu rutin, pek çok aile için kâbusa dönüştü. Kitapları devlet verse bile, defter, kalem gibi temel kırtasiye ürünlerinin fiyatları neredeyse her yıl katlanarak artıyor. Özellikle devlet okullarında bile çeşitli aidat ve ek masrafların ortaya çıkması, bu yükü daha da ağırlaştırıyor.
Üniversite düzeyine gelindiğinde ise, öğrenciler ve aileleri için tablo daha da karamsar bir hâl alıyor. Artan üniversite harçları, yurt ücretleri, ulaşım ve yaşam maliyetleri; aileleri ve öğrencileri ciddi bir finansal sıkıntıya sokuyor. Ailelerin büyük bir kısmı, çocuklarının üniversite masraflarını karşılayabilmek için borçlanmak zorunda kalıyor. Bu da sadece bugünü değil, yarını da ipotek altına alan bir durum yaratıyor.
Ekonomik krizin en sert yüzü, çocukların beslenme alışkanlıklarında kendini gösteriyor. Artan gıda fiyatları, ailelerin çocuklarına yeterli ve dengeli bir beslenme sağlamasını zorlaştırıyor. Sabah kahvaltısını yapamadan okula giden öğrencilerin sayısındaki artış, bu durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor. Dengesiz beslenme, öğrencilerin hem fiziksel gelişimlerini hem de akademik başarılarını olumsuz etkiliyor.
Barınma da en temel sorunlardan biri haline geldi. Özellikle şehir dışında üniversite okuyan öğrenciler için yurt ücretlerindeki artış ve kiraların fahiş seviyelere ulaşması, barınma krizini derinleştiriyor. Öğrenciler, uygun fiyatlı yurt veya ev bulmakta zorlanıyor, bu da onların derslerine odaklanmasını zorlaştırıyor. Artık öğrenciler, ders çalışmak yerine, barınma sorunlarını nasıl çözeceklerini düşünmek zorunda kalıyorlar.
Ekonomik zorlukların bir diğer boyutu ise psikolojik etkileri. Maddi sıkıntılar, öğrenciler üzerinde büyük bir stres yaratıyor. Özellikle üniversite öğrencileri, bir yandan geçimlerini sağlamak için çalışmak zorunda kalırken, bir yandan da derslerine odaklanmaya çalışıyor. Bu durum, gençlerde tükenmişlik sendromuna yol açabiliyor. Aileler ise çocuklarının eğitimi için daha fazla çalışmak zorunda kaldıklarından, aile içi ilişkilerde de çatışmalar yaşanabiliyor.
Sosyal hayatta da ciddi kısıtlamalar söz konusu. Artık pek çok öğrenci, ekonomik nedenlerden dolayı sosyal etkinliklere katılamıyor, hobilerine zaman ayıramıyor. Bu durum, gençlerin sosyal izolasyon yaşamasına ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor. Gençler, adeta yaşamdan soyutlanmış bir şekilde, sadece hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Ekonomik kriz, geleceğe dair kaygıları da artırıyor. Eğitim sürecinde yaşanan zorluklar, gençlerin mezun olduktan sonra iş bulma konusundaki endişelerini daha da büyütüyor. Eğitimli olmanın iş garantisi sağlamadığı bir ortamda, gençler geleceğe dair umutlarını yitiriyorlar. Bu da hem kişisel gelişimlerini hem de toplumsal katkılarını olumsuz yönde etkiliyor.
Türkiye’de ekonomik durumun öğrenciler ve aileler üzerinde yarattığı bu zorluklar, acil çözüm bekleyen bir mesele olarak karşımızda duruyor. Eğitim, toplumların gelişimi için vazgeçilmez bir unsurdur ve bu hakkın tüm bireyler için erişilebilir olması gerekmektedir. Bu nedenle, ekonomik politikaların bu gerçekler göz önünde bulundurularak şekillendirilmesi, gençlerin ve ailelerinin üzerindeki bu ağır yükün hafifletilmesi büyük önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki, eğitimde yaşanan her kayıp, aslında ülkenin geleceğinde bir kayıptır. Bu nedenle, ailelerin ve öğrencilerin bu zorlu süreci atlatabilmesi için daha fazla destek sağlanmalı, eğitimde fırsat eşitliği yeniden tesis edilmelidir. Eğitim, toplumun geleceğine yapılan en büyük yatırımdır ve bu yatırımın korunması, her şeyden önce gelir.
Bir darbe de büyükşehir belediye başkanlarının aldığı toplu taşımada yanlış kararlardan dolayı 30 yaş üstü örgün eğitim gören üniversite öğrencilerine, geldi. Özellikle CHP'nin elinde olan İstanbul ve İzmir gibi illerde 30 yaş üstü öğrencilerin toplu taşıma indirimden yararlanamayacak olması büyük bir yanlış neyseki, AK Parti istanbul il başkanlığı bu konuyu yargıya taşındı, sormak lazım izmir il başkanlığının bu konuda her hangi bir girişimi varmı, cevap ortada onlar sosyal medyada show peşinde, dilerim ki onlarda vatandaşın dertleri ile dertlenir.
Saygılarımla