En zorlayıcı haberlerin yıldızlısıdır ölüm haberleri. Beyninizi, bedeninizi, ruhunuzu çarpar. Hiçbir şey yapamamak da acizliğinizi yüzünüze ‘’İşte bak sende bir şey değilsin’’ der gibi vurur.

İnsan hiçbir şeyin elinde olmadığını, ilk önemsediği birinin ölüm haberiyle anlar. 
Öldürücü hastalıklara kapılan sevdiklerinizde de durum değişmez… Kırk yaş sonrası insanın en zor sınavı vereceği dönemlerin başlarıymış, daha dur başlangıç der gibi kötü haberleri ard arda almaya başlayıp, hiçbir şey olmamış gibi, geçmiş hiç yaşanmamış gibi bir hayal dünyası kurmak için tüm beyin kapasitenizi buna zorlamak zorunda kaldığınız bir dönemmiş. En uzak dediğiniz şeyi, her an yakanızda hissetmekmiş….
İnsan kendi ölümüyle daha kolay baş edebilir. Oliver Sacks’ın beyin tümörünün öldürücülüğünü anladıktan sonra, ölümünü beklediği dönemde, kendi ölümüyle ilgili yazdığı makale, 20’li yaşlarımda bana çok cesur gelmişti. Ölümü bu kadar doğallaştırması büyük bir güçtü. Ya geride kalanlar? 
Benim yardımıma rüyalarım koşuyor. Çünkü kayıplarımla rüyalarımda buluşuyorum ve çok güzel zamanlar geçiriyorum. Hüznümün sığındığı başka bir mucize yok. Astral seyahatler, yok boyut değiştirmeler saçma geliyor. O boyutu değiştireceksen, günü geldiğinde değiştir işte, şimdi bu boyutta kalmayı ve baş etmeyi başaralım değil mi? Ağlamamı mı durdurur sanki, yüreğime su mu serper sanki? Boş…
Yaptığım bir sohbet yine 20’li yaşlarda bugün dün gibi aklımda ve beni etkilemeye devam ediyor. O dönem sohbet ettiğim kişi 70 yaşındaydı. Türkiye’nin entetellerinden biri. Ben dedim ki;
-     20 yıl daha yaşasanız 80, o zaman en az harika bir 20 yıl sizi bekliyor.  Aldığım cevap şuydu: 
-     Bana ömür mü biçiyorsun, sen kimsin ki?’
-    Biri değilim, en kötüsünden iyilik çıkarmaya çalışıyorum, daha ileri yaşta ölünse daha iyi, sevdiklerimiz arkamızdan ağlamak zorunda kalmaz, üzülmezler.
-    Arkamdan az ağlanılmasını istediğimi nereden biliyorsun, arkandan ağlanmaması daha iyi olabilir mi?
Arkandan ağlanılacak çok ağlanılacak kadar sevilen biri olmak. İşte bu dedim. Herkes trajedi istiyor, bol acılı, bol özlemli. Herkes önemli olmak istiyor ki son görevimiz ölümden sonra, kalanlara acı hissettirdiğimiz kadar güzel yaşamış ve çevremize yardımcı olmuş oluruz.  Ölmek için yaşıyoruz, o halde bizimki de çok ağlatacak bir hayat olsun.