Bilindiği üzere 5 eylülde açıklanan orta vadeli planda 2025 yılı sonu enflasyon hedefi %21 olarak öngörülmüş, ancak şubat ayı başlarında TCMB tarafından %21 olan enflasyon öngörüsü %24 olarak revize edilmişti.
Yılın hemen başında yapılan bu revize işlemi bazı ekonomi çevreleri tarafından olumsuz eleştireler almış ve daha yılın başında yapılan bu revizenin yıl sonuna uzun bir süre olduğu için yıl içinde tekrar revize veya revizelerin devam edebileceği şeklinde yorumlara neden olmuştu. Gerçekçi bakmak gerekirse bugüne kadar yapılan tahminlerin çok azının hedefe ulaştığı varsayımıyla yapılan eleştirilerde haklılık payı olduğunu kabul etmek gerekir.2024 yılını hatırlayacak olursak %32 ile başlayan yıl sonu enflasyon öngörüsü yıl içinde dört defa revize edildikten sonra %44 e kadar çıkarıldı ama yıl sonunda da bu hedef gerçekleşti.
5 eylülde açıklanan orta vadeli planda da öngörüldüğü gibi 2024 mayıs ayında enflasyon pik yaptı ve yılın ikinci yarısından itibaren düşme eğilimine girdi. İstenen seviyelere gelmese de enflasyon oranları düşme eğilimine girdi. (Her ne kadar tartışmalı olsa da TÜİK bir devlet kurumu olduğu için hesaplamalarımızda bu kurumun verilerini baz almak zorundayız.)
Diğer yandan politika faizi, özellikle hizmet ve gıda enflasyonunun dirençli seyretmesi sebebiyle sekiz ay sabit kaldıktan sonra geçtiğimiz aralık ayından itibaren şubat ayına kadar geçen 3 aylık sürede 250 şer baz puan olmak üzere 750 baz puan düşürülerek 42,5 seviyesine gerilemiş oldu. Önümüzdeki süreçte de dezenflasyon dönemine girdiğimiz için politika faizleri de düşmeye devam edecektir. Yalnız bir önemli konuyu unutmamamız gerekir ki bu yüzden TCMB çok temkinli olarak son üç aylık periyotta 250 baz puandan fazla politika faizini düşürmemiştir ve tahminen 3 ay daha aynı oranda indirime devam edebilir. Çünkü faizler düştüğü sürece halkın dövize olan talebi artabilir ve bu da enflasyon olarak karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla TCMB’nin faiz indirimi konusunda temkinli bir duruş sergilemesi doğru bir karardır. Bir başka konu da Kur korumalı mevduatın sona ermesi nedeniyle sistemde bulunan tasarrufların dövize yönelmesidir.KKM nin sona ermesi için şirketlere tanınan imtiyazların sona ermesinden sonra benzer kurallar gerçek kişilere de gelmesi yüksek ihtimaldir.KKM nin hazineye olan yükü ciddi boyutlara ulaştığı için sistemin sona ermesi kaçınılmaz haldedir ve alınan kararlar doğrudur.
Politika faizinin ve enflasyonun düşmesi öncelikle üretim için önemli bir faktör olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü her işletme Pazar payını büyütmek, ürün gamını çeşitlendirmek, teknolojiye uygun yeni ürünler üretebilmek, ihracat rakamlarını arttırmak için büyümek zorundadır ve işte bu büyüme için ek kaynak ihtiyaçları her zaman vardır. Sözünü ettiğim ek kaynak ise bankalarda sağlanan kredilerdir ve bu maliyetler yüksek olunca üretim maliyetine zorunlu olarak yansıyacağından enflasyonun yükselmesine sebep olabilir. Önümüzdeki süreçte faizlerin düşeceği ihtimali yüksek olduğuna göre azalan sanayi üretimi tekrar yükselecek, işsizlik azalacak, ihracat da çoğalacağından TCMB’nin döviz rezervleri de artacak böylece enflasyonda da düşme görülecektir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım gelişmeler göz önüne alınarak TCMB başkanımız Sn. Fatih Karahan tarafından önemli açıklamalar geldi. Önemli konu başlıklarına bakacak olursak;
*Öncelikle talep koşullarının dezenflasyon sürecine olumsuz etki yapmasına izin verilmeyeceğini ve %24 hedefine ulaşmak için ne gerekirse yapılacağını ifade etmektedir. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere yaklaşık 1,5 yıldan bu yana devam eden sıkılaştırılmış para politikasının istikrarlı bir şekilde devam edeceği anlaşılmaktadır.
*Sn. Karahan özellikle yıl başından bugüne kadar enflasyonda sağlanan düşme eğiliminin baz etkisinden bağımsız olarak uygulanan sıkı para politikasından kaynaklandığını vurguladı. Bildiğiniz üzere 2024 yılının ikinci yarısında başlayan düşme eğiliminin bir kısmı baz etkisiyle oluşmuştu. Ancak bu yıl için böyle bir gelişme söz konusu değildir.
*Sıkı para politikasının olumlu sonuçlarının alınmaya başladığı gerçeğiyle Sn. Karahan iç talepte yaşanabilecek artışın engellenmesi için uygulanan para politikasına kesinlikle devam edeceğini vurguladı.
*Önümüzdeki süreçte ise politika faiz oranlarının belirlenmesinde dezenflasyon sürecinin baz alınacağı açıklandı. Yani faizlerin ekonomi kuralları (Enflasyon başta olmak üzere) dikkate alınarak belirleneceğini bildirdi ve sonuç alıncaya kadar sıkı para politikasından taviz verilmeyeceğini söyledi. AA muhabirinin sorularına ise Sn. Karahan aşağıdaki şekilde cevap verdi.
"Ocak ayında enflasyon yüksek geldi ama şubatta yeniden düşüş gördük. Önümüzdeki dönemde enflasyon verilerini nasıl okumalıyız?
Yıllık enflasyon, Mayıs 2024'teki zirvesinden bu yana geriliyor. Dezenflasyon sürecinin ilk aylarında görülen düşüşün önemli bir kısmı, 2023 yazında yaşanan gelişmelerin oluşturduğu baz etkisinden kaynaklanıyordu. Bu dönemde politika faiziyle ilgili beklentileri daha sağlıklı yönlendirebilmek adına vurguyu aylık fiyat gelişmelerine çekmiştik. Bu doğrultuda, mevsimsellikten arındırılmış ana eğilim göstergelerinin son birkaç aylık trendine bakıyorduk. Geldiğimiz noktada enflasyondaki düşüşün, baz etkilerinden ziyade sıkı para politikasının da etkisiyle ana eğilimdeki düşüşten kaynaklandığını değerlendiriyoruz. Yılın kalanında da enflasyondaki düşüşte ana eğilimdeki iyileşme etkili olacak. Bunun yanı sıra mevsimsellikten arındırma yöntemlerinin salgın sonrası değişen mevsimselliği yakalayamadığı durumlar oluyor. Bunlar bir araya konulduğunda, ana eğilim göstergelerini bir önceki yılın aynı ayıyla kıyaslamanın daha sağlıklı olacağını değerlendiriyoruz.
Bu gözle şubat ayı ana eğilim göstergelerine baktığımızda, mevsimsellikten arındırılmış B endeksinin 2024 yılındaki yüzde 4,3 seviyesinden 2025 yılında yüzde 2,8 seviyesine ve C endeksinin de yüzde 3,7'den yüzde 2,4'e düştüğünü görüyoruz. Bilindiği üzere bu iki endeks ocak, şubat ve temmuz aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan, geçici faktörlerin etkisiyle yükseliyor. Bu aylarda medyan ve SATRIM gibi dağılıma bağlı göstergeler, enflasyonun seyri konusunda daha iyi fikir verebiliyor. Medyan fiyat artışları, geçen sene ocak-şubat dönemindeki aylık ortalama yüzde 4,7'den bu sene aynı dönemde yüzde 2,1'e düştü. SATRIM'de de benzer bir düşüş gördük. Bütün bunları bir araya koyduğumuzda aylık ana eğilimin geçen seneden bu yana B ve C göstergelerinde üçte bir oranında, medyan ve SATRIM'de ise yarı yarıya kadar azaldığını görüyoruz.
Açıklamaların önemli kısımlarını yukarıda anlatmaya çalıştım. Bunların dışında döviz kurları ve döviz kredileri hakkında da olumlu gelişmelerin oluşabileceği öngörüldü.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com