Ülkelerin uluslararası piyasalarsa kredibilitesini ölçmek için kredi derecelendirme kuruluşları tarafından birtakım değerlendirmeler yapılır.
(Standart poors, Moodys, Fitch bu kuruluşlara örnek verilebilir.) Bu değerlendirmeler sonucunda bir bazı verilere ulaşılır ve uluslararası yatırımcılar bu sonuçlara göre karar verirler.
Ülke içinde ise tüketicinin ekonomiye güven hesaplamaları yapılmaktadır. Ekonomiye olan güvenin ölçülmesi için devletler bazı hesaplara başvurur. Ülkemizde bu araştırmalar TÜİK (Türkiye istatistik kurumu), TCMB (Türkiye Cumhuriyet merkez bankası) tarafından yapılmaktadır. Araştırma sonuçları her ay kamuoyuna açıklanır.
Tüketici güven endeksi hesaplanırken bağımsız olarak hazırlanan bir anket soruları tüketiciye yöneltilir. Bu sorular enflasyon, işsizlik, harcama ve tasarruf yöntemleri gibi ekonomik olaylardan oluşur ve tüketicinin bu konulardaki eğilimlerinin cevapları aranır. Sorulara tüketici tarafından verilen cevaplar pozitif ve negatif cevaplar olarak oranlanır. Pozitif cevap verenlerin yüzdelerinin yüzdesinden negatif cevap verenlerin yüzdesi çıkarılır ve çıkan farka yüz ilave edilir. Oluşturulan endekslerin aritmetik ortalaması hesaplanarak tüketici güven endeksine ulaşılır. Çıkan sonuç 100 ile 200 arasında ise tüketiciler bugün ve gelecekte ekonomiye güveniyor demektir.
Ankete katılanlara ayrıca mevcut 12 aydaki gelirleri, önümüzdeki dönemde yaşanacak gelir artışları, şahsi mali durumları önümüzdeki 3 aylık dönemde borçlanma yapabilecekleri veya yapamayacakları değerlendirilir.
Ülkemizde tüketici güven endeksi konusunu biraz açalım.,
5 Eylül 2023 tarihinde açıklanan orta vadeli planda öngörüldüğü gibi enflasyon oranı mayıs ayında pik yaptıktan sonra düşme eğilimine girdi ve 2024 yılında dört defa revize edilen yıl sonu enflasyon hedefi olan %44 oranına ulaşıldı. Ocak ayında doğal olarak aylık enflasyon yüksek çıksa da giderek düşmeye devam etti ve şubatta da %2,97 gelmişti. Tabi ki bu arada vatandaşlarımızın ekonomiye güveni de artmıştı. Çünkü enflasyondaki düşüşlere paralel olarak politika faizleri de aralık, ocak ve şubat aylarında 250 şer baz puan düşürülerek %42,5 seviyesine gelmişti.
Döviz kurları da serbest bırakılınca enflasyon yüksek seyretse de yabancı yatırımcılar doların yükselmesi ile birlikte ülkemize gelmeye başladı. Bunlardan bazıları carry trade yöntemine yöneldi, bazıları da borsaya yöneldi. Yani ekonomide mayıs ayından itibaren bir iyileşme oldu gibi gözüküyor. Yılın ikinci yarısında yetkililerin sık sık dile getirdiği enflasyonun düşme eğilimine girmesi de iyimser tahminleri arttıracak ekonomiye olan güven hem yurt içinde hem yurt dışında artacaktır.
Ancak yılın ikinci yarısında enflasyonun düşmesi baz etkisiyle olacağında dezenflasyona girilse bile fiyatların düşmesi söz konusu değildir. Artış oranlarında azalma görülecektir. Yani vatandaşlarımızın geçim derdi devam edecektir. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi merkez bankası döviz rezervimiz tarihinde en yüksek noktaya ulaşmış olmasına rağmen bu gelişme swap ve CARRY TRADE yoluyla gerçekleştiğinden güven vermeyebilir. Yani faizlerin yüksek olmasından yararlanmak isteyen yabancılar bir müddet sonra paralarını alıp gideceklerdir.
Ekonomide güven yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde devam ederken 17 Mart haftasında TCMB döviz rezervlerimiz 171 milyar dolara kadar yükselmişti. Ancak 19 Mart’ta Sn. Ekrem İmamoğlu olayının yaşanmasıyla birlikte borsa yaklaşık %25, dolar kuru da yaklaşık %5 civarında yükseldi. Tabii ki bu durumda TCMB de en az 10 milyar dolar piyasaya sürerek dolarizasyonun önlenmesine gayret gösterdi.
Yaşanan bu olaylar sonrasında ekonomik güven için soru işaretleri gelmeye başladı.
*TCMB rezervleri önemli miktarda azaldı.
*Döviz kurlarının yükselmesi nedeniyle bazı temel ürünlere zam yapılması gündeme gelme ihtimali yükseldi.
*Dış borçlarımız yükseldi
*Nisan ayında devam etmesi beklenen politika faizi düşme işlemi zora girdi.
*2025 yılı sonu enflasyon hedefi yükselecek kanaati hasıl oldu.
*mart ayı aylık enflasyonunun yüksek gelme ihtimali büyüdü.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi ekonomiye olan güven artarken istenmeyen bu olayların yaşanması ekonomide dengeleri bozdu ve dengenin bozulması da özellikle yabancılar açısından negatif şekilde değerlendirilecektir.
Öte yandan dış borç faizleri, bütçe açığı nedeniyle daha önce ek vergi uygulaması yapılmayacağı açıklanmasına rağmen yeni vergilerin uygulamaya geçeceğinin açıklanması halkımızda güvensizlik olayını negatif yönde etkilemiştir. Bir diğer önemli konu da enflasyon oranının düşeceği yönünden birçok kez tarih vererek açıklanmasına rağmen bir türlü gerçekleşmemesi ve en son hazine ve maliye bakanımızın enflasyon hakkında tarihi ötelemesi de vatandaşın güvenini azaltmıştır. Yapılan veya yapılacak olan vergi düzenlemeleri haklı olabilir. Çünkü ihtiyaç var ama her defa da vatandaştan fedakârlık istenmesi yanlıştır. En basitinden a veya b partisi mensuplarının özel uçak kullanması, kiralık araç ve binaların önüne geçilememesi vatandaşın dilinden düşmemektedir. Öncelikle alınan tasarruf önlemleri önce devlet olarak uygulanmalıdır. Bu durumda vatandaşın ekonomiye olan güveninden söz etmek oldukça zordur.
Bir diğer konu da asgari ücret ve emekli maaşlarında beklenen artışın gerçekleşmemesi, daha da ötesi enflasyonun altında artış verilmesidir. Önümüzdeki süreçte yoksulluğun artacağı söylenebilir.
Mart ayı tüketici güven endeksi TÜİK tarafından aşağıdaki şekilde geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklanmıştır.
Tüketici güven endeksi 85,9 oldu
Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası şubat ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, şubat ayında 82,1 iken mart ayında %4,6 oranında artarak 85,9 oldu.
AÇIKLAMALAR
Tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100'den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100'den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com