Her sanat eserinin ardında bir hikaye, eserin yaratılışında da bir ruh vardır. Çağları aşan bir estetik duyguya sahip bir esere sahip olmak…
İşte burjuva hep bunun peşinden koştu. Değişen dünyada herkesin rahatlıkla ulaşabileceği sanatsal eserlerse, maalesef çağın getirdiği popüler kültürün altında ezilen ve küçülen beyinlerle sahipsiz kaldı.
Bir tabloya bakarken yaşadığımız his, sanatçının yeteneğine şaşma, sahip olma ihtimaline karşı duyulan heyecan, duvarında asıldığında hissettiğin o tarifsiz gururlu memnuniyet…
Odasının mobilyasına uyuyor diye tablo asan cahilleri de gördük, arabasını satıp koleksiyoner olma yolunda ilk adımını atanı da.
Yakında çok sevdiğim ressamlardan mimar Ayşe Tatari ile bir röportaj yapacağım. Sanatın her dalına aşık bu kadın tanıştığımız ilk günden beri beni derinden etkiler. Kendisi hem dostum hem de mentorumdur. İnsana hatır kırmamak zaaf mıdır? dedirten zarif ruhuyla hayatlara çok faydalı dokunuşlar yapar. Sanatçı yardımsever ve iflah olmaz bir yüce iyiliğe sahiptir dedirten bu kadın İzmir’ in de simge isimlerinden biridir. Belki yazarları tanıdığınızda aynı duyguyu hissetmeye devam etmezsiniz ama yakından tanıma fırsatı yakaladığım her ressam insani duygularıyla da kendisine hayran bıraktırır.
Bir ressam annesi sayılabilirim. Rüya ikinci sergisi için hazırlıklara başladı. Fotoğraf sanatçısı Serdar Ağır ile birlikte bir sergiye hazırlanıyor. Heykel yapmak istiyor, insan figürleri üzerine çalışmak için heyecanlanıyor. Serdar Ağır’ın çok satan nü fotoğraflarını görünce nü çalışıp çalışamayacağını sorguluyor ve bu, minik sanatçının uykularını kaçırıyor. Serdar Ağır ile yaptığı sohbetlerde ufku genişlerken sanatta çıplaklık nedir, çıplaklığın doğallığı ile ilgili uzun sohbetlerimiz başladı.
İnsan bedeninden, uzuvlarından bir günah gibi ya da cinsel bir obje gibi algı yaratılması beni her zaman çok rahatsız etmiştir. Çok sevdiğim eski patronum Aydın Bilgin’in Rüya’ya hediye ettiği Paul Colin in Muz Kız Tablosu evimin en güzel yerinde asılı ve Rüya evde memeleri görünen bir tabloya alışık olduğu için meyveli nü resimlere pek sempatik. Şimdilik nü çalışmaktan yana değil ama heykellere başladığında bir estetik cerrah dikkatiyle uzuvlar yaratacağına eminim.
İlber Ortaylı ve Celal Şengör’ün ağız dolusu ‘cahiller’ demesine bayılıyorum. Cehaletten uzak, sanatta devrim yaratan Türk kızlarımız olsun istiyorum.
Moda ile sanatın birleşmesine de bayılıyorum. Dior’un Lady Art Projesi’ni çok severek izlemiştim. Farklı kültürlerden gelen sanatçılar benzersiz bakış açılarıyla Lady Dior’u yeniden canlandırdılar ve bir çantayı çanta olmaktan çıkarıp yaratıcı bir anlatıcıya dönüştürdüler. Ben de kızımın resimlerinden kendime çantalar elbiseler yaptıracağım, bu konuda ressam Özlem Kalmaz’dan yardım almak için sabırsızlanıyorum.
Lady Dior’da iki Türk kadını yer alarak bizi gururlandırdı. Burçak Bingöl ve Hayal Pozantı. Bu gibi projelerde Rüya Şehitoğlu’nu da görmek için heyecanlanıyorum. Moda ve sanatın birleşimi her zaman ilhamı yüksek ve sofistike bir şıklık diye düşünüyorum.
Yine İzmirli tasarımcı Nazlı Terzioğlu’nu da anmadan yazımı bitiremiyorum. Rüya tasarıma olan aşkından vazgeçmezse, Rüya’yı staja onun yanında başlatacağım kesin. Terzioğlu’nun zarif ve çarpıcı tasarımlarını büyük bir hayranlıkla izliyorum.