Vergi, devletin en temel gelir kaynağı ve kamu hizmetlerinin finansmanında vazgeçilmez bir unsurdur.

Ancak verginin tarhı, tahakkuku ve tahsili süreçlerinde mükelleflerle idare arasında sık sık uyuşmazlıklar yaşanmaktadır. Bu uyuşmazlıklar genellikle uzun süren yargı süreçlerine dönüşmekte ve hem mükellefler hem de devlet için maliyetli bir hale gelmektedir. Peki, bu ihtilafların mahkemeye taşınmadan çözülmesi mümkün mü? Vergi uygulamalarında arabuluculuk müessesesi hayata geçirilebilir mi?

Arabuluculuk Nedir ve Vergi Uyuşmazlıklarına Uygulanabilir mi?

Arabuluculuk, tarafların bir üçüncü kişi (ara bulucu) nezaretinde, kendi çözüm yollarını ürettikleri alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Türk hukuk sisteminde 2013 yılında uygulanmaya başlanan arabuluculuk, özellikle iş, ticaret ve tüketici uyuşmazlıklarında başarılı sonuçlar vermiştir.

Ancak vergi uyuşmazlıklarında arabuluculuk uygulanabilir mi sorusuna yanıt vermeden önce, verginin niteliğini göz önünde bulundurmak gerekir. Vergi, kamu alacağıdır ve devletin tek taraflı iradesiyle tahsil edilir. Yani, tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği bir borç ilişkisi değildir. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinde mükellefin ve idarenin özgürce karar alabileceği bir alan olup olmadığı tartışmalıdır.

Vergi Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Avantajları

Vergi ihtilaflarının çözümünde arabuluculuk uygulamasının bazı avantajlar sağlayabileceği doktrin olarak düşünülmektedir:

1-Yargı Yükünü Azaltma: Vergi mahkemelerinde görülen davalar uzun sürebilmektedir. Arabuluculuk, uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesini sağlayarak yargı sisteminin iş yükünü hafifletebilir.

2-Mükellef ve İdare Arasında Güven İlişkisi: Çoğu zaman mükellefler, idarenin kararlarına karşı doğrudan dava yoluna başvurmak zorunda kalmaktadır. Arabuluculuk, taraflar arasında doğrudan iletişimi teşvik ederek daha yapıcı bir çözüm ortamı yaratabilir.

3-Ekonomik ve Zaman Tasarrufu: Hem devlet hem de mükellef açısından uzun yargı süreçlerinin getirdiği maliyetleri ve zaman kaybını önleyebilir.

Vergi Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Önündeki Engeller

Vergi hukukunda arabuluculuğun uygulanmasına yönelik bazı temel engeller bulunmaktadır:

1-Kamu Alacağı Niteliği: Vergi, kamu düzenine ilişkin bir alacak olduğu için devletin bu alacaktan feragat etmesi veya azaltması sınırlıdır. Bu nedenle, mükellef ile idarenin üzerinde serbestçe anlaşabileceği bir konu olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak bazı ülkelerde vergi uyuşmazlıklarının alternatif yollarla çözüme kavuşturulabildiğini görüyoruz. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde “Alternative Dispute Resolution (ADR)” yöntemleri ile mükellef ve vergi idaresi arasında anlaşmaya varılabiliyor

2-Vergi Hukukunda Uzlaşma ve İzaha Davet Gibi Mekanizmalar: Hâlihazırda Türkiye’de vergi ihtilaflarını mahkemeye gitmeden çözmeye yönelik “tarhiyat öncesi ve sonrası uzlaşma”, “izaha davet” gibi müesseseler bulunmaktadır. Arabuluculuğun bu mevcut mekanizmalardan nasıl farklılaşacağı ve ek fayda sağlayacağı iyi analiz edilmelidir.

3-İdarenin Takdir Yetkisinin Sınırları: Arabuluculuk sürecinde idarenin mükellefle anlaşma yetkisinin ne ölçüde olacağı net bir çerçeveye oturtulmalıdır. Aksi takdirde, mükellefler arasında adaletsizliklere yol açabilecek keyfi uygulamalar gündeme gelebilir.

Arabuluculuk Vergi Hukukunda Nasıl Uygulanabilir?

Vergi uyuşmazlıklarında arabuluculuğun uygulanabilmesi için bazı özel düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Örneğin:

1-Vergi borcunun kendisi değil, vergi cezaları ve gecikme faizleri gibi ikincil unsurlar arabuluculuk kapsamına alınabilir.

2-Vergi inceleme sürecinde veya dava açılmadan önce belirli durumlar için arabuluculuk mekanizması devreye girebilir.

3-Vergi dairesi ve mükellef arasında yorum farklarından doğan ihtilaflar (örneğin, KDV iadesi veya matrahın belirlenmesi gibi) arabuluculukla çözülebilir.

Vergi uyuşmazlıklarında arabuluculuk müessesesi, doğru bir hukuki çerçeve oluşturulursa, yargı yükünü azaltma ve mükelleflerle devlet arasındaki ilişkileri daha yapıcı hale getirme potansiyeline sahiptir. Ancak bu uygulamanın kamu alacaklarının güvenliğini zedelemeyecek şekilde tasarlanması gerekmektedir.

Vergi hukukunda arabuluculuğun hayata geçirilmesi, mükelleflerin haklarını daha hızlı ve kolay bir şekilde savunmalarına olanak tanıyabilir. Ancak mevcut uzlaşma mekanizmaları ve kamu düzeni ilkesi göz önüne alındığında, bu sürecin sınırlarının net olarak belirlenmesi kritik bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.