Adam ve yaşamındaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölürler. Diğer yaşama gittikten sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başlarlar...

Adam çok susamıştır, biraz su bulabilmek umuduyla yürümeyi sürdürürken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında bulurlar...

Rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın...

Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaşır ve sorar;

-Affedersiniz burası neresi?

Kadın ona gülümseyerek;

-Burası Cennet, efendim, der.

Adam bunun üzerine sevinçle;

-Harika, peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım?

Kadın;

-Tabi efendim, içeri girin, içerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz...

Böylece adam köpeğine döner ve;

-Hadi oğlum içeri giriyoruz, diyerek kapıya yürür.

Ama kadın onu birden durdurur;

-Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez, hayvanları içeri almıyoruz...

Bunun üzerine adam bir an durur, düşünür ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tersi yönünde yürümeye koyulurlar.

Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu, çamurlu bir yolda bulurlar ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıkar...

-Affedersiniz, bana biraz su verebilir misiniz?

Dede;

-İçeri gel, der.

‘Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var.

Adam sorara;

-Peki, arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?

Dede;

-Tabii, çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kâse bulacaksın...

Bunun üzerine adam kapıdan girer, biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi bulur.

Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kâseden doya-doya içerek susuzluklarını giderirler...

Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sorar;

-Su için çok teşekkür ederim, peki burası neresi..?

Dede;

-Burası cennet, der.

Adam şaşırır;

-Ama nasıl olur, az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler...

Dede;

-Şu rengârenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi... Ama orası cehennem...

Adam iyice şaşırır;

-Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?

Dede gülümser;

-Kızmıyoruz, çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet'ten uzak tutarlar!

***

Kıssadan hisse:

Hemen hepimizin tanıdığı, adam satan insanların ortak özellikleri vardır.

Yola çıktıkları arkadaşlarını yarı yolda bırakmasıyla bilinirler...

O görmeden arkasından iş çevirmekte üstlerine yoktur.

Dün dost olduğu kişileri ertesi gün düşman ilan edebilirler.

Çıkarları için dost olurlar...

Çevresindekilere ayar verme peşindedirler.

İnsanların inandıkları değerleri kullanmayı çok iyi bilirler.

Dün ak dediklerine ertesi gün kara diyebilirler.

‘Haberim yok, hatırlamıyorum’ derler…

Salt maddiyat için değil, güç ve iktidar için de en yakınlarının ipini çekebilirler.

“Kibir”li olmanın kurbanlarıdır aslında, bu tipler!..

***

“Mikado’nun Çöpleri”, Melih Cevdet Anday tarafından 1967 yılında yani henüz ben bir yaşındayken yazılmış olan iki perdelik bir oyun. Sonraki yazımda kaleme alacağım...

“Mikado’nun Çöpleri”nden alıntılar...

“Kendimizi var edemediğimiz için yok ediyoruz.”

“İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyorlar birbirlerinden. Deminki yabancılığımız daha güzeldi.”

“İnsanın başına gelen değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır.”

Çöplerinden arınmış bir dünyada yaşamanız umudu ile...