Hayatlarını tribünlerden seyreden insanlardan olmayın! Bir insanın sorumlu olması için, o insanın sorumlu tutulacağı konuda bir farkındalığı, bir bilinci olması gerekir.
Savaşçının yaşamında keşkelere, pişmanlıklara yer yoktur. İçten gelen bir duyguyla affetmeyi bilir. Böylece bitmemiş işlerden arınır. Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!…
Savaşçı hayır diyebilen bir kişidir. Kendi yaşamının liderliğini ele almış olan biri; evet ve hayır kelimelerinin birer cümle olduğunu bilir...
Kendini güçlü olarak adlandıran birey yaşamının iplerini elinde tutan bireydir. Kendi düşünceleri ve fikirleri olan, eylemlerini başkalarına göre değil de kendi niyetleri veistekleri doğrultusunda düzenleyen birey güçlü bir bireydir.
Güçsüz olan birey ise çevresinin düşüncelerinin esiri olmuş, onların fikirlerine göre hareket eden, eylemlerini düzenleyen, kendi hayatının iplerini başkalarına bırakmış olan birey güçsüz bireydir.
Savaşçı iki temel gereksinim olan ait olma ve birey olma arasında denge kurar. Ait olma yanı ağır basan kişi kendi özünden kopar. Birey olma yanı ağır basan kişi dış dünyadan kopar. Savaşçı içinde bulunacağı sosyal rolleri kendisi belirler. Önemli olan bu rollerin kendi isteğiyle mi, yoksa çevresindekilerin etkisiyle mi seçtiğidir.
Kişisel bütünlüğün üç düzeyi vardır: Özü, sözü doğru olmak. Değerler ve ilkelerle ahenk içinde yaşamak. Bir duruş içinde olmak, gelecekte yaratılmak istenen olanağa kendini adamak. Kişisel bütünlük içinde olmayan insan sürekli kendini zehirliyor demektir. Kişisel bütünlüğün anlam kazanabilmesi için evrensel değerlerin toplumun kültüründe yaşaması gerekir. Hangi konu ya da durumda olursa olsun, kişi kendisinin, yaşamın direksiyonunda hissettiği an güçlü görecektir.
Savaşçı evrenden kopuk değil onunla bir bağ içinde yaşamını sürdürür. Mutluluğu da bütüne bağlıdır. Ve olmazsa olmaz yaklaşımı yoktur. Yaşamın tüm anları tek ve kendine özgüdür. Don Juan’a göre, “Ölümün avcılık yaptığı bir dünyada kuşku ve pişmanlık için zaman yoktur. Ancak kararlar için zaman vardır?”
Çevremizdeki birçok kişi kim olduğumuzla değil kim olmamız gerektiği ile ilgileniyor. Böylece duygularımızı tanıyıp anlayacağımıza, onları bastırmayı, reddetmeyi öğreniyoruz. Kendimize yabancılaşmayı yaşıyoruz. Eziklik ve acizlik duygusunun altında da bu vardır. Bundan kurtulmak için insan kendi içinden gelen duygu ve sesleri doğal ve gerçek olarak kabul etmeli.
“Bir insan ancak kişisel bütünlüğü kadar kendisidir. Kendisi olmayan insanın etkileme gücü de yoktur.” Ben “güçlü bir insanım, benim gücüm var” diyen insan yaşamının direksiyonunu elinde tutan insandır. “Düşünürüm, isterim, yaparım” duygusu içinde yaşar.
Hayatlarını tribünlerden seyreden insanların kendilerini güçlü hissetmeleri çok zordur.
Bir insanın sorumlu olması için, o insanın sorumlu tutulacağı konuda bir farkındalığı, bir bilinci olması gerekir.
“İnsan bir şeyi yapmaya karar verdi mi, sonuna kadar gitmeli; ama yaptığı şeyden sorumluluk almalı...” (Don Juan)
HHH
Sorumluluk özgürlüğün diğer yarısıdır. Yani sorumluluk ve özgürlük el ele baş başa gitmek zorundadır. Sorumluluğun olmadığı yerde özgürlük, özgürlüğün olmadığı yerde sorumluluk olmaz…
“İyi niyet ve yardımlaşma esastır; ilgili, bilgili, sakin ve sabırlı ol... Kırıcı olma, sorun yaratma hallet.”
Hayatın anlamını keşfettiğim, birçok konuda uyandırıcı etkisi veren, hayatımı, pişmanlıklarımı, verdiğim kararları gözden geçirmeme neden olan bir kitap oldu. Doğan Cüceloğlu’nun “Savaşçı”sı…