Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, adanın güneyinde yaşanan baskılar zaman zaman gündeme geliyor.

Son gelişmeler ise bu baskıların yeni bir boyut kazandığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın son açıklamaları, bu kez turizm sektörünü hedef alan bir baskı siyaseti ile ilgili endişelerini dile getiriyor. Bu durum, Kıbrıs’ta yıllardır süregelen izolasyon ve gerilimin ne denli derinleştiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Cumhurbaşkanı Tatar, Rum Liderliği’nin Kuzey Kıbrıs’ın turizm sektörünü hedef alarak ekonomiyi çökertmeye yönelik adımlar attığını belirtti. Rum yönetiminin, tatil yapmak isteyen ve önceden rezervasyon yapmış AB vatandaşları dahil kişilerin geçişini yasadışı bir şekilde engellemeye çalıştığını vurguladı. Ayrıca, Rum Liderliği’nin bu siyasetini, ilgili tur operatörlerine yönelik şantajlar yoluyla yürüttüğünü ifade etti. Bu yaklaşım, adanın geleceği açısından endişe verici bir tabloyu ortaya koyuyor.

Tatar’ın açıklamaları, Rum Liderliği’nin 61 yıldır devam ettirdiği baskıcı ve insan haklarını ihlal eden izolasyon siyasetini sürdürdüğünü gösteriyor. Özellikle son Ocak ayından bu yana, bu siyaset uluslararası hukuku ayaklar altına alacak şekilde genişletildi. Bu durum, yalnızca Kıbrıs Türk halkının değil, tüm adanın huzurunu ve refahını tehdit ediyor.

Cumhurbaşkanı Tatar, geçtiğimiz hafta sektör temsilcileri ve turizm örgütleriyle yapılan istişarelerin ardından Avrupa Birliği ve diğer uluslararası taraflarla temasa geçildiğini belirtti. Rum tarafının bu düşmanlık içeren siyasetinin durdurulması için bir müdahale çağrısı yapıldı. Tatar, Rum Liderliği’nin taşınmaz mal yatırımları ve üniversiteleri hedef alarak uyguladığı abluka siyasetini, bu kez de turizm sektörüne genişlettiğini ifade etti. Bu çağdışı yaklaşımın sona erdirilmesi ve iki taraf arasında işbirliği ortamının tesis edilmesi gerektiğini vurguladı.

Kıbrıs adasında, yıllardır süren bu karşıtlık, iki toplum arasında köklü bir güven sorununu beraberinde getiriyor. Adada kardeşçe bir yaşam mümkünken, süregelen bu zıtlaşmanın anlaşılması güç. Cumhurbaşkanı Tatar’ın çağrısının bu kez Rum tarafınca ciddiye alınması, yeni işbirliklerinin tesis edilmesi, belki de Kıbrıs’ın uzun zamandır beklediği barış ortamının önünü açabilir.

Sonuç olarak, Kıbrıs’ın geleceği, iki tarafın da yapıcı bir yaklaşımla adım atmasına bağlı. Yıllardır süren bu zıtlaşmanın yerini, karşılıklı anlayış ve işbirliği almalı ki, adada uzun vadeli barış ve istikrar sağlanabilsin. Aynı adada kardeşçe yaşama potansiyelinin gerçekleşmesi için, siyasi gerilimlerin bir kenara bırakılarak, ortak bir gelecek için çalışılması gerektiği aşikar.