Bu yıl da farklı ürünler tarlada kaldı. Ve daha pek çok olumsuz ancak gerçek açıklamalar, belki de yaklaşık 50 yıldır benzer sorunlar devam ediyor.

Ve daha pek çok olumsuz ancak gerçek açıklamalar, belki de yaklaşık 50 yıldır benzer sorunlar devam ediyor.

Gazeteciliğe başladığım tarihten itibaren bu konuyu kaç kez kaleme aldım hatırlamıyorum. Şikayetler sürekli gündemdeydi. Bazen kuru soğan ile patateste bazen de domates ve karpuzda. Sorunun ne zaman başladığını bilemiyorum.

Ancak günümüzde hala devam ettiği kesin. Nedeni ortada.

Çözümü ise; gerçek bir tarım politikasının eksikliği.

Bir sezon bakıyorsunuz kuru soğan çöpe gitmiş, ertesi sezon üretici korkudan ekimi az yapmış, bu kez kuru soğan altın olmuş fiyatlar fırlamış gitmiş.

Hani zeytinde bir yıl var yılıdır, bir yıl yok yılıdır derler ya aynen onun gibi.

Ancak burada durum farklı.

Zeytinin üretiminin azlığı veya çokluğu tabiat olayı.

Diğer bahsettiğimiz ürünlerde ise bunu üreticiler belirler.

Ne kadar üretim elde edeceğini bilirler de üretimleri tüketim için yeterli midir yoksa yetersiz midir onu bilemezler.

Bu nedenle üreticileri, çiftçileri yönlendirmek gerekir.

Tüm bunların en sağlıklı şekilde yapılabilmesi için de gerçek bir tarım politikamızın olması şarttır.

Bu sezon üreticilerden en çok şikayet domates ile karpuzdan geldi.

Çiftçiler yaşadıkları sıkıntıları anlatabilmek, dikkat çekebilmek için yürüyüşler yaptılar.

Traktörleriyle yol kapattılar.

Sorunlarına çözüm bulunsun istediler.

Nüfusuyla, yüz ölçümüyle büyük bir ülkeyiz. Tabii ki pek çok noktadan sorunlar da ortaya çıkacak.

Amaç yıkıcı eleştiri yapmak olmamalı. Hep birlikte, omuz omuza çareler üretmeliyiz. Üreticilerimizin, çiftçilerimizin dertlerine merhem olmalıyız.

Onlara öyle destekler ve imkanlar sunabilmeliyiz ki çocukları bile şehirlere gitmeyip ailelerinin yanında kalabilmeliler.

Unutmamalıyız ki ancak üretirsek ayakta durabiliriz.

Enflasyonla, döviz kurlarınla üreterek baş edebiliriz.

Geleceğimizi beklentilerimize yanıt verebilecek tarım politikasıyla şekillendireceğimize inancım tam. Ancak bugün neler yapabiliriz.

Mesela; TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken şöyle bir öneride bulunmuş; “Üreticilerin alın terinin ve milli servetimizin boşa gitmemesi için sebze ve meyvelerin tarlada telef olmasına müsaade edilmemeli. Sebze ve meyve ihracatında yeni yöntemler geliştirilmeli. Özellikle sıkıntılı dönemlerde tarlada kalan sebze ve meyveler kurutma yöntemi ile muhafaza edilip ihraç edilerek ülkemiz ekonomisine ve üreticimize kazandırılmalı. Bakanlık desteği ile ortak kurutma tesisleri yapılarak sebze ve meyvelerin kurutulmasına imkan verilmeli” 

Hayati önem taşıyan bu konuda daha pek çok öneriler gelebilir. Önemli olan gelecekle ilgili planlarımızı yaparken işin uzmanlarının fikirlerini alalım ve birlikte çalışalım. Unutmamalı ki, Zor işlerin üstesinden gelmek, ancak konunun uzmanlarının desteği ile olabilir.  ‘Bir elin nesi var iki elin sesi var’ atasözünde olduğu gibi.