Ekonomik ve siyasi bağımlı ülkelerde televizyon dizileri bilimsel yöntemlerle üretilerek ortaya çıkmaz.

Küresel sermaye; eğitim, sağlık, kültür, sanat, tarih, edebiyatı… melezleştirerek, körelterek, yönlendirerek kamuflaj uygulayarak sermayenin kazanımına devşirir. Dil, kültür ve ahlaki deformasyon yayarak sosyal dokuyu yok eder.
Yoksullaştırdığı halkları ülkenin zenginlerine muhtaç , ülke zenginlerini küresel sermayeye bağımlı hale getirir. Parasız bilimsel özerk eğitim devlet politikası olmadığı için aileler çaresiz kalırlar.
Siyaset bilimciler, sosyologlar ülkelerin sosyo ekonomik ve siyasal yapısına göre gençliği, kadını, köylüyü, işsizi… etkisi altına alacak senaryolar hazırlarlar.
Geçmişten bu güne; televole, magazin programlarının revaca çıkmasının ardından, Reha Muhtar’la “acı var mı?”, diye başlayan, yemekteyiz proğramı, kurtlar vadisi , ağa konulu diziler, havuzlu -jeepli-yalılı diziler derken, youtuber, instagram, tik tok’da en çok takipçileri olanlar “memleketin prensleri, prensesleri, idolleri” oldular.
Toplumu dizilere bağlayarak dönemsel idol karekterler çıkararak gelecekte gerçekleşecek olaylara hazırlıyorlar.
Okullarda ders yılı başladı:

Tek ülken iki yaşam:

Her iki aile bu ülkenin vatandaşı. Sosyal devlet, eşit gelir dağılımımdan yoksun ülkelerde parasız bilimsel özerk eğitimden mahrum çocuklar, zeka düzeyi dikkate alınmadan ailelerinin ekonomik durumlarına göre eğitimde pozisyon alıyorlar.
1. Yaşam: Ayrışma!
Cenk’in ailesinin sahip olduğu pazarlama şirketinin işleri son yıllarda gün be gün kötüleşiyor. Ailesi Cenk’i bu güne kadar özel kolejlerde okuttu. Ekonomik zorluklar yaşayan aile bu yıl Cenk’i devlet lisesine gönderdi. Cenk’in okulda ilk gününün nasıl geçtiğini annesi merak içinde bekliyor.
Son ders zili çaldığında Cenk okuldan ayrılıp belediye otobüsüyle eve geldi. Cenk’in evi okula beş durak mesafede. Otobüs Cenk’in ineceği durağa gelip durduğunda ilk inen Cenk oldu.
Bahçe kapısından içeri girdiğinde içinden boğa gibi bağırmak geldi. Çınar ağacının altında sallanılan sandalyede kitap okuyan annesini gördü. Annesinin olduğu yere doğru koşar adım yürüdü. Elindeki çantayı annesinin ayaklarına doğru fırlattı. Boynundan çıkardığı kravatını çınar ağacının alt dallarından birine astı. Annesi, şaşkın bakışlarla oğlunu izledi. Anne bu davranışların olabileceğine hazırlıklıydı.
Cenk: Anne beni özel okuldan alarak neden varoş çocuklarının gittiği okula gönderdiniz? Düşüne biliyor ben belediye otobüsü kullanıyorum.
Hayatımda bugün duyduğum utancı hiç yaşamamıştım.
Bu okuldaki öğrencilerin davranışları, giysileri, konuşmaları bir başka dünyadan gelmiş apaçiler. Sıradan öğrencilerle aynı ortamda olmak istemiyorum.
Anne: Oğlum hele bir oturup soluklan.
2. Yaşam: Yozlaşma!
Sıvacı baba işsiz annenin çocukları Serkan anneye miras kalan daireyi satarak bunca yıl devlet okulunda okuyan çocuklarını özel liseye yazdırdılar. Sekizinci sınıfa kadar devlet okulunda öğrenim gördüğü dönemde okulda isminden söz ettiren Serkan’ın yeni okulunda ilk günü mutsuz geçti. Okul dönüşü servisten inen Serkan caddeden yaklaşık yüz metre içerde olan evlerine doğru stresli haliyle sağa sola bakmadan yürüdü.
Apartmanın dış kapısını açarak giriş katta bulunan evlerinin ziline çaldı. Kapıyı açan kız kardeşi, konuşmadan, ağbisinin yüzüne ağbisinin yüzüne bakmadan beledi. Ağbisi içeri girdiğinde kapıyı kapatıp odasına çekildi. Ayakkabısını evin holünde çıkaran Serkan elindeki çantasını salonda bulunan yemek masasına bırakarak mutfakta yemek hazırlığı yapan annesinin yanına gitti.
Serkan: Anne ben okuma serüveninden vaz geçiyorum. Tüm birikimlerinizi beni özel okulda okutmak için yatırdınız. Özel okul dediğiniz şey süt kuzusu, bebelerin mekanı. Beni tanıyan bir Allah’ın kulu yok ki, çıkıp ‘Seko’ diye seslensin. Benim geçmişimi bilen kimse yok. Burada sıradan bir öğrenci oldum. Orta okuldaki popüler havamı kaybettim.
Önceki okul yıllarında Serkan. 20 kişilik sınıfta başarısının fark edilmeği için, yakışıklılığı ve gözü karalığı ile ön plana çıkmıştı. babadan miras kalan daireyi satıp, oğlunun zekasını eğitimden yana kullanacağı ortam hazırlamak istiyordu.
Anne: Oğlum sen ne diyorsun
Serkan: O-ku-ma-ya-çağım diyorum Anne okumayacağım. Sizin istediğiniz gibi Doktor, Mühendis, Avukat…, meslek edindiğimde ne yapacağım? Nasıl yaşam sürdüreceğim?
Hayatım boyunca okusam Kurtlar vadisindeki Polat Alemdar’ın ülkedeki algısını yakalayabilir miyim?
Hayatım boyunca çalışsam Dilan Polat’ın bir tane arabasını alabilir miyim?
Dün, Polat Alemdar, Bugün Dilan Polat örneği var. Yedi düvelde destanlaşan; Testere Necmi, Laz Ziya, İskender Büyük kariyeri yapmak için okumak gerekmiyor.
Bir bölgeyi kontrolüm altına alacak teşkilat kurarım. Dilan ve Engin Polat çifti gibi paraya para demem. Anam, sen de sarayımın sultanı olursun.
Derya müzik dinlediği kulaklığını çıkardığında anne ve ağbisinin konuşmalarını duydu. Bir kaç dakika konuşmaları dinledi. “Anneme açılmanın tam sırası.” Dedi. Odasından çıkarak Annesi ve ağbisinin yanına geldi.
Anne ve ağbi Derya’nın geldiğini farketmediler.
Annesinin arka tarafında bulunduğu için eliyle annesinin omuzuna vurdu. Anne başını çevirdiğinde kızı Derya ile göz göze geldi.
Derya : Anne bende 18 yaşına geldiğimde okulu bırakacağım. Okumakla istikbal kazanılmıyor. Dilan Polat’ı gölgede bırakacak güzellik merkezi açacağım. Adını şimdiden belirledim. Derya Deniz güzellik merkezi olacak. Abim beni korur. Onun parasını iş yerinde beyazlaştırırım.
Hayat okumaktan ibaret değil. Kısa yoldan bommm gelsin mangırlar. Doktor, Mühendis ne kazanıyor? Görmüyor musun akademisyenler yurtdışına gittiler, gidiyorlar. Parayı okuyup meslek yapanlar değil, kafayı çalıştırıp iş kuranlar buluyor. Okumakla zengin olunmuyor. Şirket kur, sosyal medyada takipçi bul, kısa sürede voleyi vur!
Bammm! Diye kariyerin ülkeye yayılıyor.
Anne çaresizce, gözlerini önce kızının , sonra oğlunun üzerinde gezdirdi. Sağ elinde tutuğu kapağı içinde yemek pişen ocağın üzerindeki tencereye kapadı. İki elini karnının üzerinde birleştirdi.
Anne: İnsanlığını kaybedenler, vicdan ve adabı yitirenler her yerden para kazanır. Zenginlik paraysa, para her yoldan bulunur.
İnsanlıktan çıkanlar parayı nerede ve ne için kullanacaklar?
Fakir Baykurt, Hasan Ali Yüce, Sebahattin Eyüpoğlu, Hakkı Tonguç’u kim nasıl hangi parayla bulacak? Mümkün mü?
Hadi hayırlısı…