Ne güzel bir zamanda yaşıyoruz. Herkes her şeyi biliyor. Herkes uzman. İnternette sağlıkla ilgili bir şey anlatıyor adam, dinliyorsun.

Uygulamaya başlıyorsun, “Herhalde profesör konuyu iyi biliyor” diye. Çünkü altta yorum yapan binlerce kişi teşekkür ediyor. Söylenenleri doğru sanıp uyguladığında sağlığını kaybederek bedel ödüyorsun. Bir diğeri siyasi yorumda bulunuyor, altta şakşakçılar. Adam uzman mı, hayır. Sokak deneyimi dışında deneyimi yok. Adama, “Cumhurbaşkanı kim?” diye soruyorlar sokak röportajında, “Recep Kılıçdaroğlu” diyor. Liseli gençlere,“Avusturya, Türkiye’nin neresinde?” diyor, “Kuzey Anadolu’da ya da Adana civarları” diye cevap veriyor. “Bismillahirrahmanirrahim” diyor musun diye soruyorsun,“Tabii ki” diyor. “Anlamı ne diyorsun” atıyor. Toprağa bir şey ekeceksin, diyelim ki ‘domates’. Biri diyor ‘sulama büyür’, biri diyor ‘çok sula’. Temizlik imandan gelir diyor arabadaki çöpleri dışarı atıyor. Bir konuda fikrini söyleyeceksin. ‘O değil de” deyip kendisinin yalan yanlış fikirlerini söylüyor.

Bu konuda aklıma bir hikâye geldi, paylaşayım sizinle. 19. yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix, Paris’te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çekince ressam, yanına gelerek sormuş:

– Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.

– Evet. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.

– Peki nasıl anladınız işiniz bu mu?

Adam, “Ben kunduracıyım, çizme dikerim” deyince ressam, hemen tuvalini ve boyalarını getirerek, adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş.Ve gerçekten de daha iyi olduğunu görmekten memnun olup, adama teşekkür etmiş. Fakat adam, yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam, “Bak dostum! Sen kunduracısın. Çizmeden yukarı çıkma!” demiş.

Geçen gün yazılarımı okuyan bir arkadaşım bana, “Severek okuyorum yazılarını ama biraz siyasi düşüncelerini de yazmalısın” dedi. Ben de ona, “Ben bir psikoloğum insan ilişkilerinden sosyal hayattan sorunlardan bahsedebilirim ama siyasetçi değilim. Çizmeden yukarı çıkmam” dedim, kendi doğrumca.