Öncelikle yaralanan emniyet mensubu Polislere acil şifalar ve sağlıklarına kavuşup görevlerine dönmelerini temenni ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde Seferihisar’da üç sivil Polis memurunun yaralanmış, yakalanan şahıslar emniyette verdikleri ifadede direk polise saldırı amacı taşımadıklarını söylemişler...
Bundan sonrası şüphesiz emniyetin, yargının, Türkiye Cumhuriyet kanunlarının sorumluluğunda seyredecek. Vatandaşa, Gazetecilere, Avukatlara, STK’lara, Akademik ve Mesleki Odalara…, tüm ahaliye düşen sorumluluk: Kaynağı olan bilgiye kavuştukça, araştırıp bilgiye ulaştıkça…, yargıya ulaştırmaktan öteye gitmemeli,
Sessiz şerinin ruhuna, dokusuna uyumsuzluk niye?
● Göç sorunu
● Entegrasyon sorunu
● Eğitim sorunu
● Ahlak sorunu
● Bilgisizlik, ilgisizlik,görgüsüzlük sorunu.
● İş yönetmenliği ve iş ahlakı sorunu
● Müteahhit mesleğinin tanımı sorunu…
Bu gerginliği günlerdir Seferihisar’da ahali konuşuyor. Bu şahıslar neden takipte, kontrol altında…, tutulmadılar?
Neden, görevi başında üç memurun canına kast etmeleri engellenmedi? Umarım süreç bu soruları yanıtlayacak.
VATANDAŞ OLMA BİLİNCİ
Çatışmaları, saldırıların, ölümleri önlemek, göz altına alıp yargıya teslim etmek Türkiye Cumhuriyeti Emniyet teşkilatının görevidir.
Olay yeri incelemesi, olaylar sonrası halkın mal ve can güvenliğini korumak Türkiye Cumhuriyeti Emniyet teşkilatının görevidir.
Seferihisarlılar çatışmada yaralanan üç sivil Polis için acı çekip, ağıt yakıp, insanların içi yanarken, toplumu galeyana getirerek acıyı harlayan, iş yerinin camlarının kırılması nasıl ortaya çıktı?
Türkiye, tertiplenen bu tür provakasyonlardan ve sonuçlarından çok bedel ödedi. Çağdışı, ilkel, kabile tutumu, Seferihisar’da yaşayan halkın tutumu olamaz, olamaz, olmamalı.
Bu ve benzeri tutum; Türkiye Cumhuriyeti’ nin yargısını, hukukunu, adaletini, kanunlarını tanımayan, güvenmeyen, recm öğretisidir.
İş yerini yıkmaya, yakmaya kalkışmak, taşlayarak iş yerinin camlarını kırmak toplumun sorumluluğu ve görevi olamaz. Bu zihniyet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sorumluluğu hiç olmaz!
NE OLUR?
● Devlete güvenmemek olur
● Güvenlik güçlerine güvenmemek olur
● Yargıya güvenmemek olur
● Adalete, kanunlara , yasalara karşı olur
● İnsani değerleri yitirerek olur
● insanlıktan çıkmak olur.
NEDEN Mİ?
1 - Türkiye sınırları içinde bulunan ev, iş yeri, araç, makina…, ülkenin milli servetidir.
2- İşyerinin şu anki sahibi en ağır suçu işlemiş olabilir. Suçun cezasını yargı verecek, şahıs çekecek. İş yerleri, evler, araçlar, makinalar cezalandırılmazlar.
3- Şahısların işlediği suçtan dolayı tüm aile suçlu ilan edilemez. Aile geçimini iş yerinden sağlıyor olabilir. İş yeri yakılıp yıkıldığında; şu an suçlu bir kişiyse, yarın aç susuz kalan veya tepki vererek kin güdecek aile bireylerini suça itmiş olunur.
4- Bu girişim toplumda nefreti oluşturur.
5- Herkes kendine göre suçlu ilan ederek cezalandırma girişimini tırmandırır. Yeni hasımlar ortaya çıkarır.
… Uzayıp gider…
Suçluyu suçsuzu belirleyecek olan Türkiye Cumhuriyeti yasalarıdır.
Görevliler dışında hiç kimse; olayları yönlendirme, müdehale etme, suçluyu dövme, suçluyu koruma, suçluyu övme ve cezalandırma girişiminde bulunamazlar.
Bu yöntem doğru olsa güvenlik güçleri, yargıçlar, mahkemeler olmazdı. Bilim, bilimsel eğitimi, demokrasi, devlet ve kurumları olmazdı.
Hadi hayırlısı…