Ahlak çökerse: Eğitimsizlik, hukuksuzluk, adaletsizlik, denetimsizlik…, yayılır. Vicdan ölürse: Yolsuzluk, hırsızlık, kanunsuzluk, despotluk…, ülkeleri ayrık otu sarır.
-Kim yapmıyor?
- Her zaman oluyor.
-Olur böyle şeyler.
-Her yerde oluyor.
-Sadece bizde mi oldu?
-Gözünüz şimdi mi gördü?
… Olağanlaşan, sıradanlaşan akışı aklayan söylemler, devlet, hükümet, yerel yönetim, kurum, kuruluş yönetici ve yetkililerinin söylemleri olamaz, olmamalı. İktidar olan kesilmeler: Yazılı, görsel medya etkisi ve siyasi propaganda ile yoksul halklar vicdan, ahlak değerlerinden koparılarak duyguları üzerinden şekillendirirler. Duyarsız, duygusuz, bencil, bireyci kuşak oluşur.
Sosyal devlet olmayınca, süregelen sorunlar katılaşır, katmerleşir.
ÖZELLEŞME!
Özelleştirme; okullar, hastaneler, otoyollar, köprü, liman…, ülkeyi cephe çevre sarar. Eğitim, sağlık, ulaşım, vergi, hukuk…, özünden koparılır.
Sağlık ve eğitim sistemi sosyal devlet sorumluluğundan koparılarak ticari meta olarak şirketlere dönüşür. Eğitim, sağlık kalitesi düşer, ilaç, organ çeteleri…, oluşur. İnsan sağlığı çetelerin eline geçer. Hasta ve öğrenciler müşteri olarak görülür. Parası olan eğitim ve sağlık hizmeti alır. Üretim, kalkınma katmanları çöker. En ucuza en çok üretim, en çok üretime en ucuz iş gücüyle işveren çevreleri daha çok sermaye kazanırken halk yoksullaşır.
Ekonomik ve siyasal güç olan küresel sermaye ülkenin yeraltı yer üstü zenginlikleri talan eder.
Çalışanların sosyal siyasal hakları ortadan kaldırılır.
İşçi güvenliği, iş güvencesi, trafik karmaşası, çarpık yerleşim, doğa talanı, çevre kirliliği, adrese teslim hukuksuz ihaleler…
Sistem çağın akışına uygun yenilenmediğinde, üretkenliği kaybeder; eğitim, bilim, teknolojiyi ithal eder konuma düşer.
Siyaset ülke dinamizmi dışına çekilerek, sermaye çevrelerinin, siyasetçilerin, partilerin çıkarları doğrultusunda yapıldığında; eğitim, sağlık sistemleri çöker. Kültürel, sanatsal, tarihsel, bilimsel… erozyon oluşturur.
Bunları ortaya çıkaran dini, milli duygular üzerinden yürüyen siyaset ayrışmayı, çatışmayı, kamplaşmayı körükler.
Dini ve milli duygular üzerinden ayrışan, kamplaşan siyasetin ortaya çıkardığı hükümetler, milli geliri kendi iktidarlarının kazanımları doğrultusunda kullanması sonucu gelir adaletsizliği oluşur. Hak ve özgürlüklerin partiliye, partililere , mevki makam sahipleri, sermaye çevrelerine… göre işler.
Adaletsizliğe karşı hak ve özgürlük isteyenler; güvenlik güçleri, mahkemelerce baskı altına alınır. Vatanseverlik, duyarlılık, halkların iradesi ortadan kalkar. Milli tarım, sanayi, hayvancılık çöker. Doğa, çevre, tarih, sanat, kültür…, talan edilir.
Parasız, bilimsel, özerk eğitim ülkelerin mihenk taşıdır.
Hadi hayırlısı…