Kara kışın bir anda bastırmasıyla, bir kez daha gördük ki köylerde, kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızla aramızda yaşam standartları açısından dağlar kadar fark var.

Aynı ülkede aynı asgari veya emekli ücretini alıp aynı vergileri ödüyoruz ancak aynı şartlarda yaşayamıyoruz. Ne yazık ki ülkemizde, kırsal alanlar her zaman geri planda bırakılmış ve bu bölgelerde yaşayan insanlar da şehirlerde yaşayanlara kıyasla daha zor yaşam şartlarıyla karşı karşıya kalmış durumda. Sebep: Fırsat eşitsizliği! Kırsal alanlardaki fırsat eşitsizliği yalnızca ekonomik değil, eğitim, sağlık, sosyal haklar, altyapı ve daha birçok farklı alanda kendini açıkça gösteriyor. Ve bu eşitsizlik, köylerde, kasabalarda yaşayan insanların yalnızca yaşam standartlarını değil, aynı zamanda fiziksel ve ruhsal sağlığını etkiliyor, büyük bir belirsizlik ve ‘geleceksizlik’ duygusu yaratıyor. Nasıl yaratmasın ki? Mesela kırsaldaki okulları ele alalım. Bu okullara yapılan yatırımlar, şehirlerdeki okullarla kıyaslandığında çok daha sınırlı. Yetersiz okul binaları ve bakımsız okul altyapıları, atama bekleyen onca öğretmen varken öğretmen eksiklikleri, ulaşım sıkıntıları ve bir de üstüne bölgenin kültürel özellikleri eklenince (çocuklarını, özellikle de kız çocuklarını okula göndermek istemeyen kültürden bahsediyorum) çocukların kaliteli eğitime ulaşması neredeyse imkansız hale geliyor. Kırsala tayini çıkıp, canla başla görevini yapan fedakar öğretmenlerimiz her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da, şehirde yaşayan, okuyan çocuklar, kırsaldaki akranlarına göre fırsat eşitliği açısından çok daha şanslı oluyor. Bu da kırsalda yaşayan çocukların geleceğe bakışını sınırlandırıyor. Bir başka eşitsizlik sağlık hizmetlerinde. Bazı bölgeler için sağlık kuruluşlarına erişim neredeyse imkansiz. Erişilebilir olanlar ise, şehirlerdeki hastane ve kliniklerle kıyaslanamayacak vaziyette. Doktoru, hemşiresi olanın donanımı yetersiz, donanımı olanın yolu yol değil. Köylerdeki insanlarımız çoğu zaman sağlık hizmetlerine ulaşmak için kilometrelerce yol katetmek zorunda kalıyor ve bazen bu uzaklık kötü sonuçlara sebep olabiliyor. Peki ulaşmak neden bu kadar zor? Sebebi bir başka eşitsizlikte! Altyapı, yatırım yetersizlikleri ve ekonomik dengesizlik. Kırsaldaki yolların durumu, o bölge halkının sağlığını doğrudan etkileyen faktörlerden. Düzenli olarak sağlık kontrolünden geçmeyi bir yana bırakın, çoğu kadın bebeğini, bir sağlık kuruluşuna ulaşamadan doğurmak durumda kalıyor. Çünkü yollar yetersiz. Şehirde şerit şerit olan yollar, kırsalda her kar yağışında kapanan, heyelan riski altında olan, bakımsız yollara dönüşüyor. Elektrik, su gibi tüm insanlığın temel ihtiyaçlarına ulaşımın da yeterli, düzenli ve güvenilir olmaması burada yaşayan insanların yaşam standardını düşürüyor.  Ayrıca kırsalda yaşayanların iş bulma olanakları ve ekonomik durumları da son derece kısıtlı. Tarım ve hayvancılık ile uğraşan ailelerin geliri, şehirde sanayi ve ticaretle uğraşan ailelerin geliri ile kıyas kabul etmeyecek farklılıkta. Yani zor, çok zor tüm bu fırsat eşitsizlikleri ile kırsalda yaşamak. Oysa tüm şartlar, fırsatlar eşit olsa kim istemez ki tertemiz havası olan köylerde, hayvanlarla, doğayla iç içe yaşamayı, toprakla uğraşmayı. Bu eşitsizliği aşmak ancak ve ancak eşitlikçi politikalar ile mümkün. Tıpkı şehirlerdeki gibi kırsala da yatırım yapmak ile, eğitimin yeterli hale getirilmesi ile, gençlerin eğitim sonrası istihdam fırsatlarının iyileştirilmesi ile mümkün. Yani mümkün! Umarım o gün artık gelir ve kar yağdığı için yolları kapanan köylerinde mahsur kalan insanlarımızı, yolu olmadığı için okula gidemeyen çocuklarımızı ve uzak olduğu için hastaneye yetiştirilemeyip yolda hayatını kaybeden canlarımızı görmeyiz artık…