Uluslararası ilişkilerde güç, yalnızca askeri kapasiteyle değil, diplomasi, istihbarat ve jeopolitik dengeyi yönetme kabiliyetiyle de ölçülür.
Türkiye, bölgesel güvenliğini ve stratejik çıkarlarını koruma amacıyla yürüttüğü dış politikada, son yıllarda proaktif ve sonuç odaklı bir yaklaşım sergiliyor.
Bu yaklaşımın mimarlarından biri olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, uzun yıllara dayanan istihbarat ve diplomasi tecrübesiyle, Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını koruma ve uluslararası hukuka uygun hareket etme noktasında kritik bir rol oynadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Türkiye’nin Suriye politikası, bilgiye, tecrübeye saha analizine ve devlet aklına dayalı bir strateji ile devam ettiriliyor. Türkiye’nin böylece yalnızca mevcut güvenlik kaygıları değil, gelecekteki stratejik konumunu da şekillendiriliyor.
Suriye gerçekten de dünya coğrafyasında kilit nokta haline geldi.
İzlenen politikalarla Türkiye bölgede yalnızca bir gözlemci değil, yönlendirici bir güç olarak konumlandı.
Türkiye, Suriye politikasında fazla taviz vermediği gibi gereksiz bir meydan okumaya da girişmedi.
Rusya ile ABD arasında sıkışan denklemi, Ankara, lehine çevirmeyi başardı. Ne tamamen Batı’nın dümen suyuna girdi ne de Doğu’nun çekim alanına kapıldı.
Milli çıkarları koruyan ve hatta üstüne koyan bağımsız, vizyoner bir dış politika izlenmeye devam ediliyor.
Elbette, bu bağımsız çizgi, zaman zaman ekonomik ve siyasi baskılarla sınanıyor.
Ancak artık Türkiye, “Kendi yolumuz, kendi kararımız” diyebiliyor.
Tarih boyunca jeopolitik konumuyla bir köprü olan bu topraklar,artık hem Doğu’yu hem Batı’yı kucaklayan, ama hiçbir zaman boyun eğmeyen bağımsız bir iradeyi temsil ediyor.
Şimdi gelelim günün anlam ve önemine;
Tüm ekonomik ve siyasi baskılara rağmen Türkiye’nin bağımsız politikalar izlemesi, Çanakkale’nin “esaret kabul etmez” ruhuyla birebir aynıdır.
Elbette, her zafer gibi günümüz politikaları da zorluklarla sınanmaktadır. Ekonomik dalgalanmalar, bölgesel çatışmalar ve iç siyasetteki tartışmalar, bu yolda aşılması gereken engellerdir.
Ancak Çanakkale bize şunu öğretmiştir;
Bir millet, inancı ve birliğiyle her zorluğu yenebilir.
Bugün Türkiye, dış politikada proaktif, iç politikada ise milletin iradesine dayalı bir yönetim anlayışıyla yoluna devam ediyorsa bu Çanakkale’den aldığımız ilhamın, günümüz koşullarına ustalıkla uyarlanmış halidir.
18 Mart Çanakkale Zaferi, sadece geçmişte kalmış bir kahramanlık öyküsü değil, bugünümüzü şekillendiren bir rehber olmaya devam etmelidir.
Son dönemde coğrafyamızda yaşanan olaylar karşısında güçlü devlet adamlarıyla sergilenen dirayet, Türkiye’nin başarılı politikalarla bu mirası yaşattığını, kendi kaderini yine kendisinin belirleyeceğini göstermektedir.
Bu topraklar, bağımsızlık ve istiklal aşkıyla yoğrulmuştur.
Bu nedenle bıkmadan usanmadan diyeceğiz ki;
Bir yıldız, bir hilal; ilelebet İstiklal!