Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararına sevin(e)meyenlerdenim.
Daha önce de yazdım.
Hukuk,ellerinde oyuncak...
Adı çok büyük kurumlarla insanları kandırmak kolay...
Şovdan başka hiçbir şey yok ortada.
Maalesef Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM)Netanyahu hakkında tutuklama kararı verdiği, ancak soykırım suçlamasını dillendiremediği bu süreç uluslararası toplumun ağzına bir parça bal çalmaktan başka bir anlam taşımıyor.
Gerçekler Cesaret İster.
UCM’nin kararı bir adım olabilir, ancak gerçek bir adalet için cesur olmak gerekir. Dünyanın adaletinin güçlülerin çizdiği sınırlarla belirlenemeyeceği bir kez daha apaçık ortaya çıkmıştır.
Soykırım tanımlamasından kaçınmak, mağdurları ikinci kez yok saymak,Gazze’deyapılanları yumuşatmak demektir.
İsrail’in, Filistin topraklarında işlediği suçların sistematik bir yok etme politikası olduğu ortadayken, soykırım tanımının bu duruma uygulanmaması, sadece hukuki bir eksiklik değil, aynı zamanda ahlaki bir başarısızlıktır.
Unutmayalım, Sessizlik yalnızca zalimlerin işine gelir.
UCM’ye ve bu şovu yapan Başsavcı’ ya birkez daha soralım;
Adına soykırım demekten korkuyorsanız, adalet dağıttığınızdan nasıl emin olabiliriz?
Gazze’de yaşananlar bir soykırım değilse, soykırım nedir?
Netanyahu'yu yargılamak için gösterilen bu yarım cesaretiniz, dünyanın güçlüleri karşısında eğilen hukukun acziyetini bir kez daha gözler önüne sermedi mi?
Soykırımı tanımlamaktan kaçınmak, katliamlara ortak olmaktır.
“Tutuklama kararı” vermek, insanlığın vicdanını rahatlatmaya yetmez.
Hukuku ve size verilen gücü eğip bükerek, zalimlere kılıf uyduramazsınız.
Adalet korkakların işi değildir!
UCM’ninNetanyahu hakkında verdiği karar, yalnızca uluslararası hukukun zayıflığınındeğil,ABDbaşta olmak üzere Batı’lıgüçlerin oyuncağı olduğunun kanıtıdır.
Gerçek adalet, zalimin ceketinin markasına bakmaz, gücüne göre eğilmez.
Soykırımı dillendiremeyenler, tarih boyunca zalimlerin yargılandığı değil, zalimlerin korunduğu mahkemeler olarak anılacaktır.
Bu karar, Netanyahu’yu değil, hukukun kendisini yargılayan bir tokmak sesi oldu.
Son sözüm net:
Zulme sessiz kalanın zalimden farkı kalmaz.
Adaletinkılıcı korkuyla değil, cesaretle savrulmalıdır.