Günümüzde, su kaynakları, petrolün dahi önüne geçmiş durumda. Özellikle kuraklık tehlikesinin arttığı bir çağda su, yaşamın temel unsuru olarak ülkeler arasında stratejik bir konum kazandı.
Ortadoğu’nun sıkıntılı coğrafyasında bu gerçek daha da net biçimde karşımıza çıkıyor. Çöl ikliminin hâkim olduğu bu bölgede, Fırat ve Dicle’nin suyu, milyonlarca insan için adeta can damarı.
Ancak bu hayati kaynakların kıymetini bilen yalnızca Ortadoğu’daki halklar değil. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail gibi büyük güçler, bu su kaynaklarının peşinde. Terör neden bitmiyor. Teröristler neden dış güçlerce destekleniyor. Nedeni ortada.
ABD ve İsrail’in Ortadoğu'daki büyük stratejilerine dikkatlice baktığımızda, bölgenin su ihtiyacını göz ardı etmediklerini görmek mümkün. Bu yüzden Türkiye'nin doğusunu haritalarda kendi çıkarlarına göre çizmek isteyenlerin sayısı hiç de az değil. Haritalar değiştiriliyor, sınırlar yeniden çiziliyor, Türkiye’yi bölme hevesi hiç bitmiyor.
Ortadoğu’da petrolsüz bir yaşam elbette mümkün. Enerji kaynakları çeşitlenebilir; alternatifler bulunabilir. Fakat susuz bir yaşam, insanlık için mümkün değil.
Bu su ihtiyacı ise, neredeyse tamamıyla Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinden gelen iki dev nehirlere; Fırat ve Dicle’ye bağlı. Dolayısıyla, bu bölgenin stratejik önemi her geçen gün artıyor.
Bu noktada akıllara her zamanki senaryolar geliyor.
Türkiye’nin Doğu Anadolu’su, bazı haritalarda sürekli olarak bölünmüş bir halde gösteriliyor. Aslında çizilen sınırların etnik dağılımla değil, suyun dağılımıyla şekillendiğini görmek zor değil.
Batılı ülkeler, sınırları sürekli kendi çıkarlarına göre yeniden çizmek istiyorlar. Fırat ve Dicle gibi kaynakları kontrol etme arzusu, Türkiye haritasını bölme çabalarının arkasında yatan asıl sebep.
Bu stratejiler, suları kontrol edenin bölgede hüküm süreceği bir anlayışa dayanıyor.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, “Türkiye bir bütündür, bölünemez” demiş ve bunu sağlamanın yolunu da göstermiş: “Yurtta sulmhu, cihanda sulh..”
Bugün dış mihrakların, Türkiye'nin su kaynaklarına göz dikmiş durumda olduğunu görmekteyiz.
Onlara hatırlatmamız gereken şey, Türkiye’nin bir karış toprağının dahi verilmeyeceğidir. Bu topraklar, barışın da, bölgenin de umududur. Türkiye, bu su kaynaklarının hakkını korumaya kararlıdır.
Geleceğin en büyük çatışmalarının su etrafında döneceğini unutmamalıyız.
Bu stratejik kaynak, yalnızca Türkiye için değil, tüm Ortadoğu’nun geleceği için vazgeçilmezdir.
Bölgeye barışı, Türkiye’nin suyun akışını sağlama kararlılığı getirecektir.
GÜNÜN SÖZÜ
Yurtta sulh, cihanda sulh