Bugün size, çoğunuzun bildiği ama uygulamasının mümkün olmadığını sandığınız, bir konudan bahsedeceğim.

Şimdiki müfredatta hala var mı, bilmiyorum. Ama bize ilkokulda öğretilen bir konu vardı. Demokrasi çeşitleri... 
    Doğrudan demokrasi ve temsili demokrasi.  Temsili demokrasi, işte şimdi yaşadığımız uygulama. Gidiyoruz oy sandığına, atıyoruz oyumuzu. Birilerini seçiyoruz. O da bizim adımıza, kanun yapma yetkisini kullanıyor. Diğeri ise Antik Yunan, şehir devletlerinde uygulanan, halkın tamamının, bir araya geldiği ve kanunlara karar verdiği sistem.  Hoş, o zaman da halkın tamamı derken, her evden bir kişi.  Yani yine kadının adı yok! Her hanenin reisi, senato denilen bir yerde buluşurlar, kanunları görüşürler, tartışırlar. Savaşa ve barışa karar verirler.  Ya da uygulanacak vergilere, ticarete ve diğer işlere hep beraber karar verirlerdi.  İdeal görünüyor değil mi? 
   O zaman için, ilkokul öğretmenimiz:  Türkiye nüfusu 60 milyon, Konya ovasında bile buluşsak, sığmayız demişti... 
    Şimdi 85 milyon olduğumuz söyleniyor. Ama hepimizin sığabileceği bir ortam var. İnternet... 
   En son söyleyeceğimi, şurada söyleyeyim:  Eğer, Atatürk, interneti görmüş olsaydı, çoktan doğrudan demokrasiye geçmiştik!  
   Peki bu nasıl olabilirdi? Şimdi böyle bir adım atılsa, realiteye nasıl döner? 
   Benim bu konu dün aklıma gelmedi!  Taa öbür bin yıldan beri aklımda! 98'den beri bu konuyu kafamda kuruyorum. 
   Çevremde birçok kişiye bu konuyu açtım. Onlar da bana, bu iş neden olmaz, nasıl olamaz, anlatmaya çalıştılar! Ben ise hep aynı şekilde cevap verdim: Bana, nasıl yapamayacağımı anlatmayın!  Nasıl yaparızı konuşalım!  Ve gerekli argümanları geliştirdim! Aşağıda yazacağım. Ama önce Türkiye'deki temsili demokrasiyi konuşalım. Biliyorsunuz 600 milletvekili var. Bu arkadaşlar mecliste toplanır ve kanun yaparlar. Gerçi tek adam rejimine geçtiğimizden, artık pek öyle olmuyor ama neyse! Öyleymiş farz edelim! 
   Yakinen yaşadığımız gibi, maalesef bu 600 milletvekili bir şekilde manipüle edilebiliyor! Kimisini direk suçlulardan seçiyorlar, cezaevine girmemek için milletvekili oluyor! Kimisi sadece işini, gücünü yürütmek için milletvekili oluyor! Bunlar en kolay kesim. Bu arkadaşların biat etmek dışında bir seçeneği yok! Eller havaya dendi mi havaya! İndir dediler mi de, sıraların altına! 
   Olmadı mı? Yetmedi mi? Bir kısmını da para ile satın alıyorlar!  Biraz daha mı lazım? Kimisini de, oğlundan, kızından yakalıyorlar! Onlara bir istikbal vaad ediyorlar! Yada daha da kötüsü, onlarla tehdid ediyorlar! İstediğimiz gibi davranmazsan, oğlunun, kızının başına bir şey gelir diyorlar ve manipülasyonu tamamlıyorlar! Geriye az sayıda milletvekili kalıyor. Onlar da hiçbirşey yapamıyorlar. Bir de sen A partisinin adamı diye oy veriyorsun, ama o bir süre sonra B partisine geçiyor. O gruba artık söyleyecek söz bulamıyorum! Ve bu bütün partiler için böyle, bütün dünyada böyle!  Sadece bizde değil yani... 
   Peki olması gereken ne? 
   Olması gereken doğrudan demokrasi... 
    İlk önce ülkedeki bütün devlet memurları, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, yargı mensupları, subaylar, polisler. Arkasından, belli bir dönem sonra işçiler ve emekliler için bir TBMM internet sayfası açılır.En sonunda da internet kullanabildiğini ispat eden her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı milletvekili olur. Şifre ile herkes hesabına girer. Nasıl ki hemen hemen hepimiz hergün girip, sosyal medya hesaplarımızı kontrol ediyorsak, yine hepimiz, her gün bu TBMM hesaplarımıza gireriz ve oyumuzu veririz! Oylamasına katıldığımız her kanun teklifi için de küçük bir ödeme alırız. 
   Durun!  Hemen olmaz demeyin! Biliyorum argümanlarınızı! 25 yıldır dinliyorum! TBMM hesaplarımız hacklenir! Öyle mi?  Buyrun o zaman?  önce bankaları hackleyin?  O kadar kolay mı? Neden bankalar hacklenmiyor? Çünkü korunuyor! Güvenlik duvarları, ve bu duvarları koruyan insanlar var! Yani hackliyemezsin kardeşim! Ama Halk bilinçsiz! Eğitimsiz! Olmaz bu iş!  Ya evet!  Şu anki milletvekililerinin hepsi profesör zaten! Kaldı ki, biz de bu işe, ülkenin en bilinçli, eğitimli kesiminden başlayalım diyoruz... 
    Şu an yaşadığımız gibi 600 milletvekili bir şekilde manipüle edilmiyor mu? Ama 250.000 öğretmeni, bir o kadar polisi, askeri, doktoru, hemşireyi manipüle edemezsin! 11 milyon emekliyi satın alamazsın! Bu insanlar sana torununun, çoluğunun çocuğunun geleceğini satmaz! Hiçbir paraya satmaz! Zaten satarsa da hepsi birden, refah toplumu oluruz bir anda! 
    Bir zamanlar, bir üniversite hocası, cahil halkın ferasetine güvendiğini söylemişti. Ben de tam tersini söylüyorum. Eğitimli kesimin aklına ve sağ duyusuna güveniyorum! 
     İnanın, nasıl ki kadına seçme ve seçilme hakkını dünyada veren ilk liderlerden biri olan, Yüce Atatürk, interneti görseydi, Doğrudan Demokrasi çoktan ülkeye gelmişti. Biliyorum, şu an ütopik geliyor. Ama bir gün dünya böyle yönetilecek... 
    Bir de dip not,  inceleyin bakalım, İsviçre nasıl yönetiliyor şu an? 
    Sevgi ve Saygılarımla