70’li yılların sonu, 80’li yılların başlarında Almanya’ya özellikle Pakistan ve Türkiye’den siyasi ilticalar çok yoğunlaşmıştı.

Ülkesinden kaçıp Almanya’dan sığınma talep ederek siyasi iltica talebinde bulunanların sayısı çoğalınca, Alman halkının rahatsızlığı arttı.

Değişik kültürden, dilini bilmedikleri insanlar dolduruyordu şehirleri.

 Alman Hükümeti, hemen önlem almak zorunda kaldı.

Alınan ilk önlem, Almanya’ya bir şekilde girmiş ve iltica talebinde bulunmuş kişilerin ülke içinde serbest dolaşımını engellemek oldu.

Ülkenin belli yerlerinde yerleşim yerleri kurup iltica talep edenleri oralarda topladılar.

Hiç kimse o yerleşim alanının dışına çıkamıyordu.

İnsan haklarını savunanlar, yeni “Getto”lar, “Toplama kampları”  oluşturulduğunu  iddia ederek bu uygulamaya karşı çıksalar da Alman Hükümeti bildiğinden şaşmadı.

Ülkeye gelen ve iltica talebinde bulunan kim olursa olsun o “Getto” diye ün salan yerleşim yerlerine yerleştiriliyor, orada onlara yatacak yer, yiyecek temin ediliyor ve mahkemelerinin sonuçlanmasını beklemesini söylüyorlardı.

Alman Mahkemeleri, iltica taleplerini öncelikle inceliyor, geçerli bulduklarını kabul edip o kişinin “Getto”dan çıkıp normal hayata geçmesine izin veriyor, talepleri uygun görülmeyenler ise sınır dışı ediliyordu.

Alman halkı da mahkemelerin verdiği karara saygı duyup, iltica ile vatandaşlık hakkını kazanan yabancıları arasına almaktan rahatsız olmuyordu.

Türkiye’deki durum bundan çok farklı.

Sırtına “denk”ini alan geliyor.

İstediği şehre istediği semte yerleşebiliyor.

Bu olayın bir disiplin altına alınmasını istemek, yabancı düşmanlığı asla değil.

Kim olduğu belirsiz, nereden geldiği, nereye gideceği belirsiz kişilerle her an yan yana içi içe olmak tabi ki rahatsızlık veriyor.

Tekrar ediyorum.

Yabancı düşmanlığı değil bu.

Türk vatandaşı, ülke dışına çıkmak başka bir ülkeye gidip birkaç gün kalabilmek için vize kuyruklarında beklerken, birilerinin rahatça ülkemize girmesi ve yerleşmesine karşı çıkmak yabancı düşmanlığı olarak yorumlanırsa çok yanlış olur.

Eğer, ülkemizdeki Suriyeliler, savaştan kaçtıkları için can güvenlikleri olmadığı için misafirimiz oldularsa, şu an Suriye’de yaşayan Suriyeliler nasıl kalıyor orada.

Türk Milleti olarak misafiri severiz.

Ama misafirliğin de bir süresi vardır.

Hoş geldin dedik.

İyi de ağırlardık.

Ama bitmeli.

Ekonomisi bu kadar güçlü Almanya bile sert ilticalara karşı sert önlemler alırken, bizim zor durumdaki ekonomimiz bu yükü daha fazla kaldıramaz.

GÜNÜN SÖZÜ

Misafir, üç gün ağırlanır; dördüncü gün misafir, beşinci gün işgalci olur.