Ercan Kubaş. 1988 yılında Bandırma’da, üç çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak dünyaya geldi;
Geldi ama iki kardeşi sağlıklı boylu poslu, Ercan ise minicik bedeniyle engelli olarak doğdu, doğar doğmaz etrafına gülücükler saçmayı da ihmal etmedi. Daha doğduğu günden mesajını vermişti, kendisine ait bir tiyatrosu olacak, adını taşıyacak, evlenecek çocukları olacak; yaşam grafiği istikrarlı bir yükseliş gösterecekti.
Gelin görün ki, Ercan’ın ailesi, minik bedeni, engelli bedeni bir türlü kabul edemedi, bir türlü içlerine sindiremedi. Ercan, anne ve babasının gözlerindeki hayal kırıklığını her an ve her zaman hissetti; Kubaş Ailesi engelli Ercan’ı bir türlü kabullenemedi. Ailesinin olumsuz yaklaşımı Ercan’ın çocukluğunu ve yaşamını derinden etkiledi, bedeni büyümedi ama geleceğe dair umutları hep ışık saçtı, bir sarmaşık gibi yeşil kaldı; hep uzadı, hep sarıp sarmaladı.
Çocukluk yıllarında sevgiye en çok muhtaç olduğu dönemlerde bile ne ailesinin gözünde, ne de çevresinde hak ettiği değeri göremedi Ercan Kubaş. Okula başladığında minik bedeni ve engeli nedeniyle yaşıtları tarafından dışlandı, alay konusu edildi; kimse onu oyuna almak istemedi. O nedenle okul onun için dayanılmaz bir hal aldı ve ilkokuldan sonra okumak istemedi, bu konuda ailesinin desteğini de alamadı zaten. Ama Ercan Kubaş’ın azmi ve yaşama tutunma isteği her zaman ağır bastı, yıllar sonra dışarıdan sınavlara girerek eğitimini tamamladı, bu da ona büyük bir güç büyük bir ivme ve yaşam kaynağı oldu.
Ailesinin ötelemesi, itilmesi nedeniyle yaşıtları el üstünde tutulurken Ercan 12 yaşına bastığında, karar verdi ve ailesini terk ederek evden çıkıp gitti ve yaşamının en önemli dönüm noktası olacak, yaşamını şekillendireceği, ayaklarının üstünde duracağı bir aile olacağı, sanat yapacağı kente; Ayvalık’a yerleşti.
Ayvalık’ta ailelerinin ve toplumun el üstünde tuttuğu ve değer verdiği kendisi gibi engelli minik bedenlerle tanıştı. Aynı kaderi paylaşan, aynı duyguları yaşayan insanlarla bir arada olmak, onlarla birlikte büyümek Ercan’a bu dünyada yalnız olmadığını hissettirdi ve büyük bir özgüven kazandı Ayvalık sokaklarında.
Ayvalık Ercan Kubaş’a sadece yeni bir hayat sunmadı, aynı zamanda tiyatro ile tanışmasını ve içindeki yaratıcılığı keşfetmesini sağladı. Artık yaşamının önemli bir bölümünü tiyatro ile iç içe geçirmeye başlayan Ercan, “Aşk ve Hayat Arkadaşım” dediği, kendisi gibi minik bir beden taşıyan Aysun ile 2010 yılında tanışması onun için hayatının dönüm noktası oldu.
Eskişehir’de sahne aldığı bir oyunda hayatının aşkıyla tanıştığını, “Aysun, 1983 yılında Afyon’un İhsaniye ilçesinin Demirli köyünde dünyaya gelmişti. O da benim gibi hayatı boyunca engellerle mücadele etmiş, güçlü bir kadındı. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler adlı tiyatro oyununda sahne alıyor, azmi ve yeteneğiyle çevresindekilere ilham veriyordu. Aysun’la birbirimize duyduğumuz sevgi kısa sürede büyüdü. Ancak, engelli bedenlerimiz yüzünden aşkımızın önüne birçok engel çıktı. Ailelerimiz, ikimizin de engelli olmasını kabullenemediler ve bu evliliğe onay vermediler. Biz ise aşkımızdan asla vazgeçmedik” diye anlatan Ercan Kubaş; 2010 yılının Haziran ayında, tüm zorluklara rağmen Aysun’u kaçırdı, sıcak ve mutlu bir yuva kurmaya karar vermişlerdi kısa süre içinde evlendiler. Bu karar, Ercan’ın hayatında aldığı en cesur karar ve en mutlu anlarından biriydi; çünkü Aysun sadece bir eş değil, Ercan’ın hayatının her anında yanında bir dost, bir yoldaş, iyi bir eş, mutlu, huzurlu bir anne oldu.
Evlilikle gelen mutluluk ve huzur Ercan’ın hayallerini de büyüttü. 2012 yılında Aysun’la birlikte aldıkları kararla kendi tiyatrolarını kurdular. Ercan Kubaş Tiyatrosu, engellerin aşılabileceğini göstermek ve insanlara ilham vermek ve örnek olmak için en güçlü araçları oldu Kubaş Ailesi’nin.
“Hayatın Gerçekleri” ve “Bizi Düşünmüyorsanız Engelli Kim?” isimli oyunlarıyla seyircilere, engelli bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştığı zorlukları hem düşündüren hem de güldüren bir şekilde anlatmaya başladılar. Bununla kalmadı Kubaş Ailesi, yeni projeyle Çocuk Tiyatrosu’yla adım attılar, miniklerin dünyasına… “İbiş Okumayı Öğreniyor” oyunlarıyla çocuklara hem eğitici hem de keyifli anlar yaşatmayı hedefledi Ercan Kubaş. Aysun ve kızı Yağmur da sahnede eşlik etmeye başlayınca,“Ailece sahnede olmak, hem çocuklarımıza hem de bizi izleyen ailelere umut ışığı oldu. Engelli bireyleri olan, onlara yol çizmek ve yön vermek isteyenlere büyük bir rol model olduk” diye anlatırken, gözlerinin içi gülüyordu Ercan'ın.
Yağmur ve ardından Damla’nın dünyaya gelişi yaşamlarına tarifsiz bir mutluluk kattı Ercan ve Aysun’un. Büyük kızları Yağmur, engelli bir anne babanın çocuğu olarak, hayata farklı bir pencereden bakmayı öğrendi. Yağmur, anne ve babasını asla yadırgamadı, aksine her zaman destek oldu. Küçük yaşından itibaren tiyatro oyunlarında sahne aldı, anne ve babasıyla birlikte ailenin hayallerinin gerçekleştirilmesine katkı sağladı. Küçük kızları Damla ise sevgisi ve enerjisiyle Kubaş Ailesi’nin evlerini neşe, huzur ve mutluluk dolu bir yuvaya çevirdi.
Birlikte sahne aldıkları günlerde, çocukları da hep yanlarında oldu. Tiyatro turnelerine çıktıklarında zorunlu olarak, gözeri arkada kalsa bile, Yağmur’u kreşlere bıraktılar ve oyun sonunda döndüklerinde kucak dolusu sevgiyle Yağmur’a sarıldılar. Yağmur’un, annesiyle babasının mücadelesine tanıklık etmesi, onun da gelecekte güçlü bir birey olmasını sağladı.
Mutlu, huzurlu, ötelenmeyen, toplumda kabul gören ve gelecek kaygısını üzerinden atan Ercan Kubaş’ın minik bedeniyle başlattığı yaşam mücadelesi Ayvalık’ta hala sürüyor. Yeni oyunlar sergiliyor ve tiyatrodan kazandıklarının çoğunu ihtiyacı olanlarla paylaşmaya devam ediyor.
Minicik bedeninde büyük hayatlar yaşayan, Bandırma sokaklarında itilmiş, kakılmış bir Ercan Kubaş’tan bugünün Ercan Kubaş Tiyatrosu’nun kurucusu Ercan’a verelim sözü;
“İzmir Torbalı’da SMA hastası İkbal bebek için sahne aldığımızda, tüm gelirlerimizi ona bağışladık. Bu sadece bizim için değil, kızlarımız için de büyük bir ders oldu. Onlar da kendi harçlıklarından biriktirdikleri parayla deprem bölgesindeki çocuklar için yardım yaptılar.
Hayat bana çok zorluk gösterdi ama ben hiçbirine boyun eğmedim. Ailemin beni kabullenmediği, arkadaşlarımın dışladığı günlerden, eşim ve çocuklarımla birlikte sahnede alkışlandığımız günlere geldim. Tiyatromuzla, insanlara hem umut verdik hem de engellerin sadece zihinlerde olduğuna dair güçlü bir mesaj taşıdık. Bugün dönüp baktığımda, yaşadığım zorlukların beni ne kadar güçlü bir insan yaptığını görüyorum. Engellerle dolu bir hayatı sevgiyle, azimle ve mücadeleyle nasıl bir hikayeye dönüştürdüğümü düşünüyorum. Ailemi, tiyatromu ve hayatı her haliyle çok seviyorum.”
Ercan Kubaş: Bu soruyu bekliyordum…
Oyun sonrası öğrencilerle engelliler hakkında konuşurken, bir öğrenci güzel bir soruyla geldi. “Engel tanımayan engelliler için biz ne yapabiliriz?” O an, sanki yıllardır bu soruyu bekliyormuşum gibi hissettim. Çok şey söylemek isterdim ama kelimeler boğazımda düğümlendi. Bize yapabileceğiniz en güzel şey, sadece bizi insan olarak görmek. Önyargıları bir kenara bırakıp, sevgiyle yaklaşmak. Çünkü engeller bedenlerde değil, kalplerde başlar. Sevgiyle bakarsanız, hiçbir engel bizi durduramaz dedim.O anda, bu soruyu soran öğrencinin kalbindeki saf sevgiyi hissettim ve bir kez daha anladım ki, en büyük güç sevgimizde ve anlayışımızda gizli.