İnstagram açıldı, herkes rahatladı. Kapalı olduğu sürece keyif için kullananlar büyük bir kriz atlattı. Haydi gelin sosyal medya kullanıcıları ideal beni nasıl yansıtıyormuş bakalım.

Araştırmalara göre Türkiye, Avrupa’nın internette en çok vakit geçiren ülkesi. Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya kullanımındaysa dünya lideri. Biz, sosyal medyayı hangi ihtiyacımızı karşılamak için kullanıyoruz? Sosyal medyanın psikolojik etkileri üzerine çalışan psikologların olduğunu biliyor muydunuz?

Sosyal medyayı 7’ den 70’e herkes kullanıyor. Eskiden sadece gençler kendi aralarında haberleşirken, anneler, halalar, yengeler, amca ve dayılar da bu serüvenin içine girdi. Değerli değersiz ne fotoğraf varsa, dürüst olmak gerekirse bana göre en saçma hallerini bile insanlar paylaşır oldular.

Mesela biri, ağzına etli çatalı götürürken fotoğrafını yayınlıyor. Sanki sadece o yemek yiyebiliyor. Biri yüz güzelleştiren filtrelerle dudaklarını büzüştürdüğü fotoğrafını 50 kere yayınlıyor “Ben istersem Adriana Lima olabilirim “dercesine.  Biri çok zevkle bir sunum hazırladığını düşünüyor ve kağıt peçeteli, naylon masa örtülü sofrasını yayınlıyor. Biri gizemli bir sevgilisi varmış pozlarında iki kadeh fotoğrafı paylaşıyor, herkesin merak duygularını uyandırmaktan haz alıyor. Tabi umarım merak edeni gerçekten vardır.

İnsanların sergiledikleri görüntüler de yaşadıkları sosyo ekonomik sınıfın göstergesi tabii ki.

Sosyo ekonomik seviye arttıkça paylaşımlar da değişiyor. O tekli fotoğraflar bile şık mekanlarla anlam kazanıyor. “Vayyy şu şamdanın güzelliğine bak”, “Ay bu yatta bir tatil yapabilsem” şeklinde en azından benim içimi açıyor. Bir şarap mahzeninde dostlarıyla kadeh kaldırıyor, çok şık havuzlu evinde arkadaşlarıyla o yemyeşil parlayan zeytinli martinisini yudumluyor.

İnternet ortamında cesaret artarken, utanma duygusu da azalıyor. Normal hayatında askılı tişörtle görmediğiniz kızlar, bikini üstleriyle pozlarını rahatlıkla paylaşıyor mesela. Taşrada yetişeni de metropollüsü de birbiriyle aynı pozları paylaşıyor. Eller kristal kadehlerde, ıstakozların olduğu lüks bir masa ve muhteşem Eyfel Kulesi eşliğinde paylaşılan bir fotoğrafın hemen ardından aynı pozu kötü bir sofranın üzerinde de görüyorsunuz. O kare paylaşılmazsa kendini aşağılanmış hissedenler varmış. İnsanlar kendilerini olmak istedikleri ‘ideal ben’ olarak pazarlıyor.  Aslında idealize ettikleri yaşantıları sürmek için kaygıyla çırpınıyor.

Dev bir egoyla yaşayan narsistler içinse fotoğraf paylaşımları yapmak, egolarını biraz daha şişirmenin en kestirme yolu. ‘Ben bunlara sahibim, var mı itirazı olan dercesine garip bir meydan okuma. Instagram’da yayınlanan fotoğrafların neredeyse yarısı kullanıcının tek kişilik fotoğrafları. Bu kadar çok kendini fotoğraflamak artık bir utanma nesnesi değil. ‘Koca bir ben’ devreye girdikçe, kendimizi daha çok fotoğraflıyoruz ve bir de bunu yayınlıyoruz. Bu öyle bir ihtiyaç ki sosyal medya sayesinde beğenilme ve takdir edilme duyguları da temel bir ihtiyaç haline geldi.

Araştırmalara göre sosyal medyaya, kullanıcılarının yüzde 60’ı,  diğer insanların ne yaptığını görmek için giriyor. Niye başkalarının hayatını bu kadar merak ediyorlar? Çünkü onlardan geri kalmak istemiyorlar ve aslında sevdikleriyle bile yarışıyorlar.