Gazeteye gelmek için her sabah Göztepe otobüs durağından 10 numaralı otobüse binip Karataş durağında iniyorum.
Öncelikle, durakta otobüs beklerken içimin acıdığını söylemek isterim.
Trafik yoğun, otomobiller santim santim ilerliyor.
Ve otomobillerin yüzde 99’unda sadece sürücü var.
İçimi acıtan bu.
Hani biz, insan ilişkileri yüksek, birbirine yardımı, paylaşmayı seven bir millet olarak biliniriz ya.
Geçin bunu… Aslı yok, kendimizi kandırmayalım.
Aynı yöne giden yüzlerce otomobil Allah rızası için içinde 2 kişi olanı görmek mümkün değil.
Bu, İzmir’de özellikle iş gidiş-geliş saatlerinde trafiği içinden çıkılmaz hale getiren bir durum.
Nedeni de biziz.
Adına, bencillik deyin, vurdumduymazlık deyin, ne derseniz deyin ama o trafiği o hale biz getiriyoruz.
Peki trafik o hale gelince neler oluyor?
Hemen söyleyeyim.
10 numaralı ESHOT otobüsü Üçkuyular’dan kalkıyor, Konak’a gitmesi için sürücüye tanınan süre 35 dakika.
Baktığınız zaman, “35 dakika iyi ne kadar yol ki” diyeniniz mutlaka çıkacaktır.
Her şey normal olsa hakkınız var yeterli süre.
Fakat, ben yaşadığım bir günlük seyahati anlatayım isterseniz.
Göztepe durağından otobüse bindim. 50 metre sonra sola dönüş var sahil bulvarına çıkmak için.
Üçkuyular istikametine gidenlerle, Konak yönündekiler, orada çakışıyor. O bölgedeki karmaşayı görmeniz lazım. Kelimelerle anlatılmaz. Otobüsün oradan geçmesi için sürücünün cambazlık yapması lazım. Abartmıyorum 10 dakika beklediğimiz oluyor orada.
Çalınan kornaları, inip birbirlerine bağırmaları hatta kavgaları es geçiyorum.
Oradan kurtulup gitmek istiyorsunuz ama ne mümkün. Sağlı sollu düzensiz park eden otomobiller yolu öyle daraltmışlar ki aynı anda iki aracın karşılıklı yol alması mümkün değil.
Hele bir de ikinci sıraya park etmiş bir otomobil varsa ki bu hep var. İşiniz zor.
Otobüs bekliyor. Yol iyice boşalmadan geçmesi mümkün değil.
Herkes şikayetçi.
Otobüsteki yolcular işlerine geç kalmaktan. Sürücü kendisine verilen süreye uyamamaktan, ESHOT Hareket amirleri de otobüsün seferden gecikmeli gelmesinden şikayetçi.
Burada tek bir günah keçisi var o da otobüs sürücüsü.
Kimseye derdini anlatamıyor.
Yolcu da ona kızıyor, hareket amiri de.
Karantina durağını geçince Halil Rıfat Paşa’ya çıkan sapaktaki döner kavşakta tam 20 dakika bekledik bir gün. Yolu neredeyse kapatmış park halindeki otomobilin çekilmesi için.
Buradan sözüm herkese.
Bu sorun çözülecekse hep birlikte çözeceğiz. Otobüs sürücüsüne ses yükseltmekle değil.
Mecbur kalmadıkça özel araçlarla işe gitmeyelim. Toplu ulaşımlar bunun için var.
Otomobiline bindin, aynı yöne giden bir komşunu yanına alsan fena mı olur?
Cadde üstüne park ederken, trafiği engellemediğinden emin olmak için ufak bir kontrol çok mu zor?
“Sorun olmasın” diyorsak, sorunun bir parçası olmamalıyız.
GÜNÜN KUTLAMASI
Bu koşullarda, kaza yapmadan bir mucizeyi gerçekleştiren 10 numaralı otobüsün sürücülerini kutluyorum.