Atatürk’ün Müşahede Defteri’nden…
8 Kasım 1938
‘Dr. Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti:
“Dilinizi çıkarır mısınız efendim?”
Dilini ancak yarısına kadar çıkardı. Dr. İrdelp yeniden seslendi:
“Lütfen biraz daha uzatınız”
Nafile. Artık söyleneni anlamıyordu. Dilini uzatacağı yerde tamamen geri çekti. Başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp’e dikkatle baktı ve:
“Aleykümselam” dedi.
Son sözü bu oldu.
Atatürk ikinci ağır komaya girdi.’
9 Kasım 1938
Öğle üzeri saat 11.00’den sonra 3 dakika süreyle oksijen verildi. 13.10’da bu tekrarlandı. 
Dr. Asım İsmail Arar (doktoru):
“Atatürk derin bir uyku içinde idi. Nefes alma ve kan deveranı faaliyetleri muntazamdı. Etrafındaki doktorlar son tıbbi vazifelerini yapmak için feragat ve gayretle çalışıyorlar ve her çareye başvuruyorlardı. Bu doktorlar, her iki saatte bir değişmek üzere ikişer ikişer nöbet bekliyor ve hastalığın seyrine ait müşahedeleri ve tatbik edilen tedbirleri ve ilaçları kayıt ederek vazifelerini kendilerinden sonra nöbete girecek olan arkadaşlarına terk ediyorlardı. 
Hastanın halini görünce her şeyin bitmiş olduğuna kani oldum. Yalnız bütün hayatı bitmez tükenmez mücadeleler ve Türk vatanını kurtarmak için icabında katlandığı mahrumiyetler ve heyecanlar içinde geçen ve bir seneye yakın bir zamandan beri en ağır bir hastalığın pençesinde ıstırap çeken bu büyük adamın kalbi o kadar sükun ve intizam içinde çalışıyordu ki, devam edip giden komaya rağmen artık önü alınması kabil olmayacak kötü akıbetin ne vakit gelip çatacağını tayin etmek mümkün olamıyordu.
Akşama doğru Atatürk yeni bir komaya girdi. Gözbebekleri ışığa cevap verse de tabandan artık refleks alınamıyordu. Nefes borusundan hırıltılar işitilmeye başlandı. Başucundaki doktorlar Müşahede Defteri’ne ‘Agoni’ diye not düştüler”
‘Agoni’, ‘can çekişme’ demekti.
9 Kasım saat 20.00 Resmi tebliğ:
‘Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumi ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir.’
9 Kasım saat 24.00 Resmi tebliğ:
‘ Saat 20.00’den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumi ahval vahamete doğru seyretmektedir.’
Atatürk güpegündüz fani hayata veda edip gidiyor, herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acz içinde duruyor, kimsenin elinden bir şey gelmiyordu…
Evet, kimsenin elinden bir şey gelmedi ve ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, ertesi sabah saat 09.05’te hayata gözlerini yumdu. 
86 yıl sonra aynı gündeyiz. Ata’mızın hayata veda edeceği günün bir gün öncesindeyiz. Her sene içimde inanılmaz bir acı, üzüntü, keder… Hiç bitmeyen bir özlem… Hiç görmediğimize olan özlem… Yarın sabah saat 9’u 5 geçe sirenler çalacak, hayat 1 dakikalığına duracak. Ama O’nun açtığı yolda, gösterdiği hedefe yürüyüşümüz hiç durmayacak! O’na olan sevgimiz, bize armağan ettiklerine minnetimiz, emanet ettiklerine sadakatimiz asla bitmeyecek.
Rahat uyu ATA’m. Sen öğrettin bize; …vazifemiz Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Ve muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur! 
Sana söz; yarın yasını ama her gün sözünü tutacağız…