Sen bir karanfilsin, delisin/ İçlisin de, bükersin hemen boynunu/ Mendilimin içindeki kirazdır/ Mendilimin içi kiraz/ Bilmem ki, ne desem, yaz mutluluğu./ Edip Cansever

Günlerdir, bizi yoran dengemizi bozan sıcaklıklarla boğuşuyoruz. Yazın gelmesini umutla bekliyorduk elbette, lakin birden bire gelen aşırı sıcaklar hepimizi zorladı. Özellikle iklimsel değişim sonucu ortaya çıkan sıcaklık artışı günlük hayatımızın üstünde de etkilere neden oldu. 

Akdeniz iklimine sahip bir bölge olarak yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı tanımı olan İzmir, son yıllarda kavurucu sıcaklara maruz kalıyor.  Küresel ısınma, İzmir gibi Akdeniz iklimine sahip bölgelerde sıcaklık artışına ve kuraklık riskinin artmasına yol açıyor. 

Hava durumunun etkisi tarım üretime de yansıyor. İzmir'de Zeytin, üzüm ve narenciye gibi sıcak iklim bitkilerinin üretimi bu bölgede yaygındır. Fakat aşırı sıcaklıklar, tarımsal verimliliği olumsuz yönde etkilemektedir. 44 dereceye kadar çıkması beklenen sıcaklıklar, bitkilerin su kaybını artırarak kuraklık riskini artırır ve tarım ürünlerinin kalitesini düşürür. Bu durum, tarımsal üretimde ekonomik kayıplara yol açabilir.

Aşırı sıcaklıklar, halk sağlığı üzerinde ciddi riskler oluşturur. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalıkları olan bireyler, yüksek sıcaklıklardan daha fazla etkilenir. İzmir’de artan sıcaklıklar, güneş çarpması, sıcak bitkinliği  gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Ayrıca, sıcak hava dalgaları, kalp ve solunum hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan bireylerde ölüm riskini artırabilir.

Havaların ısınması, enerji tüketimini de önemli ölçüde artırır. İzmir’de yaz aylarında klima ve soğutma sistemlerine olan talep artışı, enerji tüketimini yükseltmekte ve elektrik şebekesi üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu da enerji maliyetlerinin artmasına ve potansiyel enerji kıtlıklarına yol açabilir. Ayrıca, aşırı sıcaklıklar su kaynaklarının hızla tükenmesine neden olabilir, bu da su kıtlığı ve susuzluk riskini artırır.

İzmir’deki bu aşırı sıcaklıklar, küresel iklim değişikliği ile mücadele etmenin önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Sera gazı emisyonlarını azaltmak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve su kaynaklarını korumak gibi stratejiler, bu tür aşırı iklim olaylarının etkilerini azaltmada kritik rol oynar. İzmir, aynı zamanda yeşil alanları artırmak ve şehir planlamasında iklim dostu politikaları benimsemek suretiyle, bu sorunlarla başa çıkma konusunda öncü adımlar atabilir.

Haziran ayının ortalarında etkisini gösteren sıcaklıklar, kuşkusuz yaz aylarının sonuna kadar iyice kendisini belli edecektir. Bu durum karşısında ise güneşin en yoğun olduğu saatlerde, dışarıda olmamak ve serin yerleri tercih etmek, sağlığımız açısından da en doğrusu olur. Yöneticilerimize düşen görev ise sürdürülebilir yöntemler ile iklim değişikliğine uygun adımlar atmak olacaktır.