Türkiye'nin ilk kadın Sümerologu ve "Son Sümer kraliçesi" olarak anılan Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında hayata veda etti.
Yaşamı boyunca bilimin, bilginin peşinde koşan Çığ, modern Türkiye'nin kültürel ve bilimsel hayatında derin izler bıraktı. Üretmenin ve sevmenin hayatın anlamı olduğunu vurgulayan bu bilge kadın, ardında zengin bir miras ve geniş bir bilgi birikimi bıraktı.
Muazzez İlmiye Çığ, Birinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı, Osmanlı İmparatorluğu'nun çözüldüğü bir dönemde dünyaya geldi. Osmanlı'nın son yıllarını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşunu bizzat gözlemleyerek büyüdü. Yaşamı boyunca, hem imparatorluk hem de cumhuriyet dönemlerini kapsayan önemli yapısal kırılmalara tanıklık etti. Çığ, bilim dünyasında özellikle Sümer uygarlığı üzerine yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınıyor.
Çığ, özellikle Sümer tabletleri üzerindeki çalışmalarıyla dikkat çekti. Eskiçağ dillerine ve Sümer bilgilerine olan derin ilgi, onu Sümer medeniyetinin gizemlerini çözen en önemli bilim insanlarından biri haline getirdi. Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde göreve başladı. Burada, Sümer, Akad, Asur ve Hitit dillerindeki tabletlerin tasnifleri ve çevirisini yaptı.
Özellikle Sümer dini ve mitolojisi, Muazzez İlmiye Çığ'ın ilgi odağının başındaydı. Onun çalışmaları, sadece Sümer döneminde değil, Mezopotamya'nın önemli bilgilerinin, gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Yapılan araştırmalarla, Mezopotamya'nın medeniyetin beşiği olarak anlaşılmasında önemli bir rol oynadı ve Sümerolojiyi uluslararası bir bilim dalı olarak kabul ettirdi.
Çığ, sadece bir akademisyen olarak değil, aynı zamanda bir aydın olarak tanındı. Sümeroloji üzerine yaptığı araştırmalar, bir çok dilde kitaplaştırılarak geniş kitlelere ulaştırıldı. Yazdığı popüler bilim kitapları, toplumun kültürel değişimlerinde etkili olmuştur. Yalnızca akademik çevrelerde değil, halk arasında da büyük bir ilgi ve saygıyla anıldı.
Muazzez İlmiye Çığ’a göre bilgi, sadece edinilecek bir meta değil, aynı zamanda paylaşılacak ve geleceğe aktarılacak bir mirastı. Bu nedenle ömrünün son günlerine kadar aktif olarak çalışmaya ve yazmaya devam etti.
Yaşama gözlerini yuman Çığ’ın Atatürk hakkında söyledikleri hatırlatmak istiyorum. Çığ, “Atatürk’e ait söylenecek o kadar çok şey var ki. Bütün yaşamımız ona bağlı. Eğer o olmasaydı, böyle bir Cumhuriyet kurmasaydı belki de Türk olmayacaktık, belki de Müslüman olmayacaktık. Atatürk olmasaydı biz böyle olmayacaktık. İptidai olacaktık. Yani görgüsüz, bilgisiz insanlar olacaktık” ifadelerini kullandı.
Işıklar içinde uyu ‘Son Sümer kraliçesi’ Muazzez İlmiye Çığ.