Müzik… İnsanlığın ve duyguların evrensel dili. Müzik… Söylenemeyen ve susulamayanları ifade etme şekli. Müzik… Kalbe güzel, şiirsel şeyler söylemenin ilahi yolu. Müzik… Gözle görülemeyen bir resim. Yani sanat, ses sanatı.

Şiir… Yüreğin bilimi.

Şiir… Düşüncenin duygu hali.

Şiir… Sesle anlam arasında uzayıp giden yol.

Şiir… Sözle çizilen bir resim. Yani sanat, söz sanatı.

Ve şarkı… Müzik ile şiirin aşkı…

Geçmişten günümüze uzanan bir aşk yolculuğu. En güzel sözlere ses olmuş müziklerin, en güzel seslere söz olmuş şiirlerin yolculuğu. Bu yolculukta eski ve yeni şarkılar arasında sürekli bir değişim ama illa ki etkileşim söz konusu.  Bu etkileşim bazen eski bir şarkının yeniden yorumlanması, bazen de eski bir şarkının yenisine ilham olması ile çıkıyor karşımıza. Peki neden? Neden hala eski şarkılara olan bu rağbet? Cevabı bulmak aslında çok kolay. Hadi hemen radyonuzu ve ya televizyonda bir müzik kanalını açın. Karşınıza çıkan şarkıların sözlerine bakın. Ne anlatıyor? Size hangi duyguyu hissettiriyor? Sizi andan alıp nerelere götürüyor? Oluyor mu tüm bunlar? Ya da sadece müziği mi güzel? Kıpır kıpır ya da romantik… Peki ya sözler? Duygular?

Ne yazık ki günümüz şarkılarının çoğunun içi boş hatta bomboş. Sözlerinin ne anlattığı belli değil. Duygu var mı? derseniz okuyup kendiniz karar verin.

Aşk bu kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem. –Serdar Ortaç

O güzel gözlerini doktora götürüyorsun, yakınını göremiyorsun niye beni kesemiyorsun? Ay aman zillerimi çalıp nereye kaçıyorsun? Körebe mi oynuyorsun? Dolaba mı saklıyorsun? – Hadise

Çikolata gibi tatlısın, gel aşkına kıtlasın. Beni sevmeyen annen, kıskançlıktan çatlasın –İsmail YK

Çök, çök, çök bana çök, mami çök, çök, çök bana çök –Murda

Sözlerine koyup attığın taşlar, kafama değil bak nereme geldi –Sinan Akçıl

Olsun kapris yok, bir de bu yanaktan bam bam bam. Geri aldık baştan, yine yine yerlere, ser beni mindere – Edis

Daha neler var neler… Hele rap müzikte! Küfürler, hakaretler havada uçuşuyor… 90’lı yıllara hiç değinmiyorum bile. Eee şimdi bunlar şarkı mı? Hani duygu? Hani bizi bizden alıp başka diyarlara götüren o sözler? Hani sanat?

Müzik, yüzyıllardır süren yolculuğuna devam ederken sanırım en iyi yol arkadaşını yani şiiri yarı yolda bırakmış ve yolculuğuna tek başına devam ediyor. Sonuç olarak da ortaya ne bir şarkı çıkıyor ne de sanat. İstisnalar kaideyi bozmaz tabii. Hala iyi şarkı yapan, söz yazan, söyleyen sanatçılar da yok değil. Ama çoğunluk bu durumda.

Hal böyle olunca ruhun gıdası dediğimiz müzik, benim için son yıllarda kulaklarıma zımpara olmaya başladı. Özellikle tercih edip dinlemesek de, bu ‘şarkı’lara öyle ya da böyle maruz kalıyoruz. Çünkü yeni neslin müzik anlayışı ve beğenisi bu. Müzik kanalları ve radyoların da arz talep dengesi üzerinden yayın yaptığını düşünecek olursak, kulaklarımız daha çook zımparalanacak.

Biz her zaman, her şeye olduğu gibi mecburiyetten bu konuya da iyi tarafından bakalım:  Zımpara sürtüldüğü yerdeki pası, kiri, fazlalığı alır. En azından bu zımpara şarkılarla kulağımızın ‘pası’ gitsin de, o güzel duygulu şarkılara, anlamlı sözlere, sanata yer açılsın.

Sözle sesin aşkına yer açılsın…