Hakaretini, karşındakini küçümsediğini hissettirerek ama açık vermeden bir şey yazmak istersen tam da Ertuğrul Özkök gibi , “Seni severim…” diye başlarsın.

Bu bizim her şeyi en iyi bilen yazarımız, Çeşme’deki konserde, “Sahnedeki Türk Bayrağını ve Atatürk posterini indirmezseniz sahneye çıkmam” diyen Yunan sanatçı Despina’yı “Bu ilçeyi hemen terk  et” diye Çeşme’den kovan Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli’yi eleştirmiş.

Neymiş, bu sözler bir başkana hiç yakışmamış.

Yunan sanatçının duygularını dikkate alması gerekiyormuş Başkan Lal Denizli’nin.

Yunan sanatçının ne tür duygular içinde olduğunu yukarıda yazdım.

Belli ki anlamayanlar olmuş, daha açık yazayım:
Kendilerini denize döken kumandanın posterine ve o kumandanın kurduğu ülkenin bayrağına karşı kin besliyor, Yunan Sanatçı.

Duyguları bu…

Bunu nereden anlıyoruz?

Sahneye çıkmadan önce söylediği sözlerden.

Ama bizim ünlü, kocaman yazarımız hala diyor ki, “duygularını dikkate alın…”

Alamayız beyefendi.

Atatürk’e ve bayrağımıza dil uzatan kim olursa olsun onun duygularını dikkate almayız, misafir de etmeyiz.

Çok istiyorsan davet et kendin ağırla. Birlikte Yunan bayrağı altında sirtaki oynayın.

Fakat, sizin gibi düşünmeyen, bayrağını ve ATA’sını kimseye yem etmeyenlere de saygı gösterin.

Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli yakışanı yapmıştır.

Fakat, ona iktidar cenahından gelen tepkiyi görünce kaleme sarılıp, “Seni severim, seni Büyükşehir’e bile layık görüyordum..” diyerek başlayıp laf sokmanın ne anlama geldiğini bundan ne amaçlandığını bu satırları okuyanlara bırakıyorum.

Lael Denizli, ne demeliydi bay Özkök.

“Teşekkürler Despina… Atatürk posterini de, Türk bayrağını da indiriyoruz yeter ki sen iki şarkı söyle” mi demeliydi.

Ha unutmadan.

Bir de çok sevdiği ve ileride İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na layık gördüğü Lal Denizli’yi beceriksiz, aceleci olarak gösterip şu cümlelerle tabir yerindeyse yalancılıkla itham ediyor:
“Bak, henüz olayın ne olduğunu bilmiyoruz. Bir iddiaya göre Despina Vandi, “Türk bayrağının yanına Yunan bayrağı da asılsın” demiş. Gerçekten böyle ise Yunanlı bir sanatçı için son derece doğal bir talep değil mi? Gayet de güzel olurdu.”

Türkçemizde, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” diye bir söz vardır.

Büyük yazar birini daha durumu anlamadan, acele ve beceriksiz davranmakla  ayıplarken, kendisi aynı şeyi yapıyor.

Bakın cümlesine.

İtiraf ediyor.

“Daha henüz olayın ne olduğunu bilmiyoruz….” diyor.

Yani bilmeden, anlamadan, Yunan söylüyorsa doğru, Türk söylüyorsa yalandır mantığıyla verip veriştiriyor Lal Denizli’ye.

Bu belli ki Yunan sempatizanı yazar, Lal Denizli’nin Yunan’ı Çeşme’den kovma nedenine inanmıyor   ama ona karşı olanların iddialarını çok inandırıcı bularak,  başkanı, “Aceleci, beceriksiz..” olarak tanımlıyor.

Ve “seni severim…” diyerek başlayıp yazmak asıl yazmak istediğini de şu cümlelere sığdırıyor:
“Bu çıkışınla CHP’li üç beş ulusalcıdan, MHP’li dört beş milliyetçiden bolca destek alabilirsin. Gittiğin yerlerde seni alkışlayabilirler. Ama, üç adım ötesindeki Sakız, beş adım ötesindeki Samos adasıyla komşu Çeşme’nin Belediye Başkanı olarak bu yaklaşım sana da Çeşme yarımadasına da uymadı…”

Çok haklısınız bay Özkök, Çeşme Belediye Başkanı dediğin, ezik olmalı üç beş adım ötedeki adaların sahibi ülkenin vatandaşı ne derse sineye çekmeli  değil mi?

Ama öyle yapmamış Başkan Lal Denizli.

Haddini aşan senin çok sevdiğin ülkenin vatandaşına kapıyı göstermiş.

Ne kadar ayıp…

Bay Özkök, milliyetçilik Türk insanının ruhundadır.

O duyguyu ruhunuzda hissetmiyorsanız

Zaten sözüm yok size.

Bu ülkede, “Kurtuluş Savaşını keşke Yunan kazansaydı..” diyenden sonra, Türk Bayrağını ve Gazi Mustafa Kemal’ı savunan birine, “Beceriksiz, aceleci” diyenin çıkması çok ama çok üzücüdür.

Kemal Mısırlıoğlu yaşasaydı alnından öperdi seni.

GÜNÜN TAVSİYESİ

Bay Özkök, Despina’yla Yunan bayrağı ve Makarios posterleri altında bir düet yapıp gönlünü alın