Karşıyaka'nın çok sıkıntılı bir süreçten geçtiğini, her halde duymayan kalmamıştır. Basketbol takımımız dağıldı.

Efsane hocamız Ufuk Sarıca ile yollar ayrıldı. Futbol'da şampiyonluk rotasından saptık. Reşit Hoca bıraktı gitti. Yönetim istifa etti. Başkan eğer yanlış saymadıysam, 3 kere gitti, geldi. Taraftar hasta oldu. Hiç kimse mutlu değil. 
    Herkes kongreyi bekliyor. Kongre'de tüzük değişikliği planlıyor. Hedef de kulübü şirketleştirmek... 
   Şirketleşince ne değişecek diye sorduğumuzda da aldığımız cevap;  kulüp daha iyi yönetilecek!!! 
  Eee?  Şimdi daha iyi yönetin o zaman?  Olmuyor mu? 
  Sezon başı, 1 Milyar TL'ye hükmediyoruz. Bundan sonra çok büyük başarılara imza atacağız. Bu yönetim yolumuzu açsın yeter! diyenlerden geriye sadece Sayın İlker Ergüllü kaldı. Kendisi de henüz karar verememiş olacak ki, bir gün istifa ediyor, ertesi gün istifasını geri çekiyor. Kulüpten hiçbir sağlıklı bilgi akışı gelmiyor. Keşke Karşıyaka kulübü, bu süreci çok daha şeffaf bir şekilde yönetebilse. Sağlıklı bilgi akışı olmadığından her kafadan bir ses çıkıyor. Bu da ortalığı kaplayan toz dumanı büyütmek dışında hiçbir işe yaramıyor. 
    Kamuoyunda, Sayın İlker Ergüllü'den basın toplantısı ve detaylı açıklama beklentisi var. Bakalım karşılık bulacak mı? 
    Biz o açıklamayı beklerken, biraz fikir jimnastiği yapalım. 
    Şirketleşince daha iyi yönetilecekmişiz. Başka? Başka bir söylem yok! Çünkü hukuki olarak hemen hiçbir şey değişmeyecek. Zaten hali hazırda kulübün, derneğe ait iki şirketi var. Hukuki bir avantaj sağlanacak olsa, oradan sağlarız. 
    Peki, daha önce başarılı olduğumuz dönemlerde, şirket değilken, nasıl başarılı olduk?  Mesela Akif başkan çok mu zengindi? Hayır, değildi. Ama mesaisini Karşıyaka'ya harcardı. Ve inanın tek gereken bu!  Mesaisini, Karşıyaka'ya harcayacak, akıllı, çalışkan bir yönetim. 
   Bir yönetim nasıl başarılı kabul edilir?  Mevcut borcu azaltırsa, ek sponsor bulursa, kalıcı gelir yaratırsa yada kulübe tesis kazandırırsa, bana göre başarılıdır. 
   Rahmetli Selçuk Yaşar beyefendi bu konuda çok çalışmıştır. 18 branşta faaliyet gösterirdik, bunların 12'sinde en üst ligdeydik. O dönem Fenerbahçe yöneticileri gelip, Karşıyaka'nın bu başarısını incelemiş, heyet göndermiş ve bunu nasıl başardığımızı anlamaya çalışmıştı. Şu an Fenerbahçe, uzak ara Türkiye'nin amatör branşlardaki en başarılı kulübüdür ve bunu 1980'lerde Karşıyaka'yı rol model alarak başarmıştır.  O dönem Sayın Selçuk Yaşar beyefendinin arkasında İzmirli politikacılar dursaydı, kulübümüz çok başka yerlerde olurdu. Selçuk başkanın altı alışveriş merkezi, üstü stat, karşısı marina şeklindeki projesinin maketini, kulüp binasında gördüğümde, daha 12-13 yaşlarında çocuktum. Aradan geçen 40 seneye yakın zamanda, bu proje gerçekleştirilemediği gibi, eldeki stattan da olduk!  18 olan branş sayısı da, eğer yanlış bilmiyorsam 5'e kadar düştü. Bu arada 80'lerin sonunda, en az 12 branşta faaliyet gösteren kulüplere, devlet kullandıkları tesislerin tapusunu veren bir yasa çıkardı. Onu da ıskaladık!  Yada ıskalatıldık!  Yine Sayın Selçuk Yaşar'ın büyük gayretleri ile kalıcı gelir yaratmak için otoban kenarındaki benzinlik ve alışveriş merkezi arsamız, kulübe tahsis edildi.(şu anki şehir hastanesi karşısı) Fakat o dönemin yöneticileri, inşaat yap, sonra kirala gibi zorluklarla uğraşmak istemediler ve sadece 300.000 dolara bu hakkı iktidara yakın bir gruba devrettiler. Bu da Selçuk Yaşar'ı kızdırdı ve küstürdü. Bilmiyorum o arsa, o dönemin yöneticilerinin, tapulu arsası olsaydı, o paraya devrederler miydi? Bunlar asla cevaplanamayacak sorular. Ama gördüğünüz gibi, iyi yönetilmiş olsaydık, Karşıyaka'nın para sorunu olmazdı. 18 branşın tesisinin tapusu gelirdi.İki Benzinlik, biri Karşıyaka sahilinde, diğeri otoban kenarında 2 alışveriş merkezi, stat ve bir marinamız olabilirdi. Ve bunların hepsi dernek olarak yapılabiliniyordu! Şirket falan olmadan hem de... 
   Demek ki neymiş?  tek ihtiyaç iyi yönetilmekmiş! Mesaisini kulübümüze harcayacak, Karşıyaka'nın parasını, haklarını, kendi malı gibi koruyacak yöneticilermiş! Ah Turgay başkanım ah!  Mumla arıyorum seni! 
   Bu saatten sonra şirketleşince ne olacak? 
   Onu da anlatayım. 
   Önce şirketleşen kulüplere bakalım. Göztepe'yi ayırıyorum ve sona bırakıyorum. Onun dışındakilerin adını vermeyeyim de hukuki sonuçları ile uğraşmayayım. Ama şirketleşen ve başarılı olan kulüpler ortada. Çoğunun sahipleri de çok bilindik insanlar. Hepsinin ortak özelliği, iktidara yakın, hatta kolkola diyebileceğimiz isimler ve gruplar. Hemen hepsi de siyasal islamı referans almış isimler. Eğri oturup, doğru konuşalım. Sizce bu isimler Karşıyaka'ya yatırım yapar mı? Bizimki gibi, yurt dışında bile, Atatürkçü olduğu bilinen, göğsünde Atatürk'ün verdiği ay yıldız olan, hatta daha ileri gideyim, Atatürk'ün kulübü sayılan bir kulübe, bu konjonktürde, iktidara yakın bir yatırımcı çkar mı? Cevabı tahmin etmek için Tesla, Einstain olmaya gerek yok. 
   Gelelim eski ezeli rakibimiz Göztepe'ye. 
Çünkü, bütün genç taraftarımız sanıyor ki, biz de Göztepe gibi olacağız. Şirketleşince kuş konacak!  Hemen başarı gelecek! Genç kardeşlerim şunu bilsin ki Göztepe gibi olacağız ama satıldığı ilk zamanlarki gibi olacağız. Hatırlıyor musunuz o günleri?  İmam Altınbaş almıştı. Besteler yapmıştık hatta? Sonra satıldı. Başka biri reklamını yaptı. Sonra bir başkası geldi, reklamını yaptı, gitti. Geldi mi başarı o dönem? Hayır. Yani, Şirketleşme tek başına kurtuluş değil. Hatırlama sorunu olanlara, balık ve ceviz tüketmelerini tavsiye ederim! 
    Sonra da Sayın Mehmet Sepil satın aldı ve dertler bitti. Peki... Çok iyi bir Göztepeli olan Sayın Mehmet Sepil kim?  Biliyor musunuz? Ne kadar güçlü bir insan olduğunun farkında mısınız? İstese parti kurar, Cumhurbaşkanı olur! (keşke yapsa) Abartıyorum sanıyorsunuz, ama inanın abartmıyorum.Küresel ölçekte tanınan, dostlukları, bağlantıları olan bir isim. Parti kursa ilk oyu benden!  O derece mi?  O derece... 
     Bizden çıkar mı o derece güçlü bir yatırımcı?  Çok çok zor ile mümkün değil arasında, bu ihtimal. Öyle bir Karşıyakalı var mı?  Yaşar Holding bile o kadar güçlü değil. Bir de Göztepe'den bahsederken dikkat ettiyseniz, eski ezeli rakibimiz diye bahsettim. Çünkü benim düşünceme göre makas çok açıldı. Onlar Fenerbahçe, Galatasaray deplasmanlarından bile galibiyetle dönebilecek duruma geldiler. 3-5 sene sonra ezeli rakipleri, biz değil Arsenal, Barselona olacak. Bu fark da onyıllarca kapanmaz. 
    Tabi bir de en kötü senaryoyu söyleyeyim. Şimdi özelleşiriz, kulüp içindeki bazı hainler zengin olur! Bir sahibimiz olur. Bir iki sene reklamını yapar. Sonra da gider(adamın malı, kimse bir şey diyemez!) kulübü Sayın Mehmet Sepil'e satar!!!  O da bizi Göztepe'ye pilot takım yapar!!!  O zaman şirketleşmekten başka çare yok diyenler, yanıma gelsin!  Hepsinin kınalarını ellerimle yakacağım!!! 
     Sevgi ve Saygılarımla