Günümüz iş dünyasında hepimiz, zaman yiyiciler, dedikodu üreticiler, zamansız ziyaretçiler, bitmeyen projeler ve dolup taşan iletişim kanallarından gelen mesaj ve e-postalar arasında koşuşturuyoruz.

Bu tempo, bizi bir maraton koşucusu gibi hissettirirken, verimliliğin esas kaynağı olan enerjiyi göz ardı etmemize neden oluyor. Uzmanların da belirttiği gibi, zaman sınırlı bir kaynakken, enerji daha esnek ve yönetilebilir. Dolayısıyla, üretkenliğimizi artırmanın anahtarı zaman değil, “enerji yönetimi” olmalıdır.

Enerji yönetimi, insan potansiyelini ve mutluluğunu en üst seviyeye çıkaracak iş ve ev ortamlarını yaratmayı içerir. Aile ve yakın dostlar, bu sürecin önemli bir parçasıdır. Onların desteği ve katkısıyla, daha enerjik ve mutlu bir yaşam sürdürebiliriz. Bu herkes için geçerli olmayabilir! Özellikle hasta kişilikler için mutluluk farklı anlamlar yüklenmiş bir sözcükten ibaret olabilir.

Enerji yönetiminin bir diğer önemli yönü, hayatımızın kontrolünü ele almaktır. Düşüncelerimizi odaklayarak ve hedeflerimize doğru adım adım ilerleyerek, kontrolsüz gücümüzü kontrollü bir enerjiye dönüştürebiliriz. İş ve aile yaşamında verimliliği artırmak için enerjimizi dengeli bir şekilde dağıtmalıyız. Daha çok işi daha kısa sürede yapmak, planlı bir yaşam tarzı gerektirir. Programsız bir hayat kaosa yol açarken, planlı bir yaşam inanılmaz bir zaman tasarrufunu da beraberinde getirir.

Hak ettiğimiz hayatı yaşamak için, içimizdeki enerjiye kulak vermeliyiz. Fiziksel olarak enerjik, zihinsel olarak odaklanmış, duygusal olarak bağlı ve ruhsal olarak hizalanmış olmalıyız. Enerjimizi yok edecek olay, kişi ve yaşam tarzlarından uzak kalmalıyız. Fiziksel enerji için sağlıklı beslenmek, yeterli su içmek, düzenli uyumak ve egzersiz yapmak şarttır. Ayrıca, mutluluk hormonları salgılamak ve çevremizdeki insanları mutlu etmek, fiziksel enerjimizi artırır. Ancak bazı insanlara ne yaparsanız yapın sizi paçanızdan çekmek için her fırsatı değerlendirmeye çalışırlar. Enerjinizi doğru insanlara harcamalısınız!

Duygusal olarak bağlı olmak, iş ve aile yaşamında pozitif ilişkiler kurmakla mümkündür. Negatif insanlardan uzak durmak ve “acil olanla önemli olanı” ayırt etmek, duygusal sağlığımızı korur. Zihinsel odaklanma ise, dünyanın gerçeklerini kabul ederken pozitif kalmayı, en güçlü saatlerimizi belirlemeyi ve önceliklerimizi doğru bir şekilde yönetmeyi gerektirir.

Ruhsal enerji, hayatımızdaki işleri yapma gücümüzü belirler. Kendimize değer vererek ve ruhumuzu besleyerek bu enerjiyi artırabiliriz. Müzik dinlemek, dua etmek, güzel manzaralara bakmak ruhumuzu dinlendirir ve gücümüzü artırır.

Tüm bu enerjiyi nasıl yönetebiliriz? Planlama, proje yapma ve yaşamı akışa bırakmak yerine programlamak bu süreçte önemli adımlardır. Mola vermek, arkadaşlar ve aileyle vakit geçirmek, atasözlerinden ders almak ve bizi rahatlatacak aktiviteler yapmak da enerjimizi yeniler. Başardığımız işler için kendimizi ödüllendirmek ve büyük amaçları küçük erişilebilir hedeflere bölmek, motivasyonumuzu artırır.

Hayat kısa ve enerjimizi doğru kullanmak, mutlu ve sorunsuz bir gelecek için şarttır. Çevremize yardım etmek, mutluluklarımızı paylaşmak ve başkalarını mutlu etmek, bize enerji olarak geri dönecektir. Enerjimizi doğru yönettiğimizde, hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için daha kaliteli bir yaşam sürebiliriz. İş yerinde kaliteli bir çalışma ortamının en gerekli koşulu doğru enerjiyi almaktan geçer. Kendini iyi hisseden çalışan ve çalışandan memnun olan yöneticilerin verimi artıracağını unutmamalıyız.