Avrupa Kupası heyecanı son sürat devam ediyor.  Ekibimiz ikinci turun eşiğinde! Çekya karşısında bir beraberlik bile yeterli. Ama herkes öküz altında, buzağı aramaya çok meraklı. 
  Bütün bunlara başlamadan önce, son yazımda Gürcistan yazacağıma, Ermenistan yazmışım. Ondan önceki kadın milletler ligi maçlarını, değerlendirirken,(üstelik de maçı izlememe rağmen!) İtalya yerine ABD'yi yarı finale taşımışım! Lütfen bu hatalarımı mazur görün.  Şu bilgiyi de vereyim:  O İtalya yarı finalde Polonya'yı alt etti ve finalde Japonya'nın rakibi oldu.
   Dönelim futbola. Turnuva öncesi otoriteler kadro yapısı olarak Portekiz, Fransa,Hollanda ve İngiltere'yi ön plana çıkarıyor, ev sahibi olma avantajıyla Almanya'ya da şans veriyorlardı.Fakat artık futbol, geçtiğimiz bin yıldaki gibi değil. Eskiden bu ülkelerle, diğer ülkeler arasında ciddi fizik kalite farkları vardı. Maçın son 20 dakikası, 3.Dünya ülkeleri takımları artık koşamıyor, direnç gösteremiyor ve maçlar çözülüyordu. Şimdi bu bitti. En zayıf ekipler bile iyi koşuyor ve mücadele ediyor. Bu konuda milli takımımızda da bir eksik yok. Tarihimizde ilk defa önde basıp, pres yapacak, rakibin pas organizasyonunu bozabilecek atletizme sahibiz. 
   Hakem sorunu da iyi kötü, VAR sayesinde çözüldü. Yani futbola biraz adalet geldi. Maçlar da bu yüzden zevkli ve çok çekişmeli. Birinci grupta Almanya, isviçre-ikinci grupta İspanya, İtalya zorlanmadan gruptan çıkacaklar gibi görünüyor. İspanya iki tane genç çıkardı vitrine. İkisi de çok can yakacaklar gibi görünüyor.C grubunda Slovenya ile İngiltere arasında grubun finali oynanacak. İngiltere kolaylıkla kazanır sananlar,  çok yanılıyor. Danimarka'ya 1 puan yetiyor. Sanırım aradıklarını, Sırbistan karşısında sahada bulurken fazla zorlanmayacaklardır. D grubuna gelirsek, Hollanda ve Fransa sorun yaşamadan gruptan çıkarlar. E grubu oldukça karışık görünse de bence Romanya ve Belçika rahat kazanacak. 
  Şimdi dönelim kendi işimize... 
  Umarım milli takıma sosyal medya yasağı konmuştur!  Kimin ne derdi varsa dökülmüş!     Kimsenin aklında anlamaya çalışmak yok. Herkesin derdi haklı çıkmak, laf sokmak yada bir menfaat sağlamak! 
   Ben hocayı anlıyorum. Geçen maç hücum gücümüzü denedi ve memnun kaldı. Şimdi de savunma takımını denedi ve bence yine bir kısmından memnun kaldı. Ama bir kısmı sanırım hiç hoşuna gitmemiştir!  Çünkü çok hata yaptık. 
  Haklı olarak önce kolayını denedi. Savunma yaparak 1 puan alsaydık, Çekya maçında da savunma ağırlıklı bir takımla toplamda 5 puanı hedefleyecektik büyük ihtimal. Gürcistan, Çekya'dan bir puan alınca,hesaplar değişti. O maç gerçekten çok değişik bir maç oldu. Çekler gole kadar 28 şut denediler, 23'ü çerçeveyi buldu ama sadece biri gol oldu!  Seyrettiğim en iyi kalecilik performanslarından biriydi. 
  Bu mucize puan kaybı ile yine kendimizi avantajlı durumda bulduk. Bir beraberlik yetiyor. Ama bizim milli takım kolayını beceremiyor! Bunu defalarca gördük. Savunma yapamıyoruz. Bu sebeple mutlaka hücum futbolunu tercih etmemiz gerekiyor. 
  Kadromuz yeterli. O oynasın, bu oynasın tartışmalarını oldum olası, sevmemişimdir. O oynasın, bu oynasın tamam da biz ne oynayacağız? O daha önemli... 
   Şimdi Montella'nın yerinde olmak istemezdim. Mantık, savunma takımı çıkartıp, 1 puan alıp grubu tamamlamaya çalışmayı gerektirmekte. Sonuçta savunma yapmak, hücum etmekten çok daha kolay!  Ama bizim zor yoldan öğrendiğimiz bir şey var. O da savunma yapınca hata yapıp maçı kaybediyoruz! 
   Bütün bu veriler altında bakalım hocanın tercihi ne olacak?  Hepimizin kalbinden geçen hücum futbolu mu? Yoksa mantığın gerektirdiği savunma futbolu mu? 
   Sevgi ve Saygılarımla