Haber Ekspres Gazetesi’nden Turgay Kılıç’ın haberine göre, İzmir Ticaret Borsası (İTB), Aralık Ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Ömer Süha Ercan’ın başkanlığında başladı. Başkan Ercan ve İTB Başkanı Işınsu Kestelli, makro ve mikro ekonomiyi masaya yatırarak 2024 yılının verilerinde enflasyonun yüksek olduğunu, total verimlilik artışının sağlanamadığına dikkati çekti. Başkan Kestelli ise, zorlu sürecin 2025 yılında da kapıyı çalabileceğinin altını çizerken para politikasının ise yapısal reformlarla desteklenmesi gerektiğine vurgu yaptı.
‘Erdoğan üstlendiği rolün hakkını veriyor’
İTB Başkanı Işınsu Kestelli, meclis toplantısında yaptığı konuşmada “Başlangıçta çok da uzun sürmeyeceği düşünülen Rusya-Ukrayna Savaşı üçüncü yılını doldurmak üzere. 13 yıl önce başlayan Suriye’deki iç savaş Esad’ın devrilmesiyle başka bir aşamaya geçti. Henüz ‘Savaş bitti’ diyemiyoruz çünkü neler yaşanacağını tam olarak bilmiyoruz.
Ama şurası bir gerçek ki hem kuzeyimizde hem de güneydoğumuzda yaşanan iki gerilimden de süreci doğru okuyarak, değişime ayak uydurarak, özetle Tanpınar’ın da ifade ettiği gibi ‘Onunla iyi kötü uzlaşarak’ çıkmış görünüyoruz.
Zaten dünya liderleri de Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu süreçte üstlendiği rolün hakkını ifade ediyorlar” dedi.
‘Yepyeni bir dönem var’
Başkan Kestelli, “Şimdi önümüzde yepyeni bir dönem var” diyerek bu dönemde risklerin ve fırsatların ise kol kola gezdiğine dikkatini çekip şunları söyledi:
“Şimdi önümüzde yepyeni bir dönem var.
Bu dönemde riskler ve fırsatlar kol kola geziyor.
Her adımımızı bin kere düşünüp bir kere atmalıyız.
Tıpkı Suriye gibi uzun süren çalkantılı yıllardan geçen Irak bugün en önemli ticari partnerlerimizden biri.
Irak’a, bu yılın ilk 10 aylık döneminde 2,8 milyar dolar tutarında tarım ve tarıma dayalı sanayi ürünü ihracatı gerçekleştirdik.
Suriye’nin istikrara kavuşması bu açıdan önemli bir fırsat.
Ancak geçiş döneminde yeni bir göç dalgası, terör ihracı gibi riskleri de içinde barındırıyor.
Süreci hep birlikte izleyip göreceğiz ama kişisel kanaatim yarınların dünden daha olumlu olacağı yönünde.”
Kredi notunda ‘iyileşme’
“Ekonomide yıllar süren bir makro istikrarsızlık döneminin ardından geçen yıl girdiğimiz rasyonelleşme yolunda epey mesafe kat ettik gibi görünüyor.
Temmuz’dan bu yana ekonomik program olumlu sonuçlar veriyor.
Para politikası sayesinde enflasyon düşme eğiliminde.
Ekonomimizin tansiyonu olan cari açık hızla daralıyor.
Yıllık cari açığın 10 milyar doların altına inmiş olması, enflasyon ve kur açısından umut verici.
Cari açık daralırken döviz rezervleri artıyor. Kredi notumuz ve ülke risk primimizdeki iyileşme belirginleşti.”
Dezenflasyonda güç durum
Ayrıca Kestelli, “Enflasyon hâlâ çok yüksek” diyerek ise 3 maddeyi açıkladı, şunları söyledi:
“Sürdürülebilir büyüme için elzem olan doğrudan sermaye yatırımları hâlâ çok düşük.
Total verimlilik artışını sağlayamıyoruz. Dezenflasyon sürecinin hane halkı üzerindeki etkisi dayanılması güç boyuta ulaştı.
Gelecek yıl için yapılan tahminler de esenliğe çıkmamız için zorlu sürecin devam edeceğini ortaya koyuyor.
Bu nedenle;
▪ Enflasyonla mücadeleye kamunun da ikna edici bir tasarruf inisiyatifiyle katkı vermesi,
▪ Para politikasıyla doğru yönde atılmış adımların yapısal reformlarla desteklenmesi,
▪ Ve kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılması çok önemli.”
Hayati önem taşıyan ihracat
“İhracat bizim için çok hayati ve Avrupa Birliği en büyük pazarımız. Draghi’nin çok konuşulan son raporunda, Avrupa Birliği’nin dünya ekonomisindeki payının son 30 yılda yüzde 26’dan yüzde 17’ye gerilediğini görüyoruz. Tam üyeliği ulusal strateji yaptığımız en büyük ticari ortağımız Avrupa Birliği’nin durumunu iyi analiz edip çok boyutlu bir değerlendirme yapmamızın şart olduğunu düşünüyorum.
İkinci konumuz, Türkiye’nin üretim gücündeki aşınma. Son dönemde tarım ve sanayi üretimindeki büyümenin ülkedeki toplam büyümenin altında seyretmesi, üretim kaslarımızın zayıfladığına işaret ediyor. Buraya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Ekonomi yönetiminin, üretim kaslarımızı güçlü tutmak için acilen önlem alması gerekiyor.
Çünkü Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm yolculuğunda üretim gücünü artırmaya çok ihtiyacı var.
Ve son olarak hiç unutmayalım ki ülkemizin küresel sistemdeki siyasi ve ekonomik gücünü demokrasimizin niteliği ve hukuk devletinin sağlamlığı belirleyecektir. Bu konuda da önemli adımlar atılmasını bekliyoruz.”
İthalatta yüzde 12 gerileme
“Yılın ilk 10 ayında ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artarak 26,9 milyar dolara yükselirken, ithalatımız ise yüzde 12 azalarak 19,8 milyar dolara geriledi. İzmir’de ise aynı dönemde ihracatımız yüzde 7 artarak 3,6 milyar dolar olurken, ithalatımız yüzde 1 artış ile 2,2 milyar dolara çıktı. Şehir olarak ülkemiz tarımsal ürünler ihracatından aldığımız pay yüzde 13,5 ile son üç yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti.
Tarımda ihracatın ithalatı karşılama oranı ise ülke genelinde yüzde 136, İzmir’de ise yüzde 167 oldu.
Tarımsal ürünler ihracatımızdan yüzde 68 ile gıda ürünleri imalatı en yüksek payı alırken, bitkisel ve hayvansal ürünler yüzde 25 ile ikinci sırada yer aldı. İthalatımızda ise bitkisel ve hayvansal ürünler yüzde 46 ile birinci, gıda ürünleri imalatı ise yüzde 44 ile ikinci sırada. En çok ithal ettiğimiz ürünler olan yağlı tohumlar, hububat ve pamuk gibi hammadde üretiminde eksikliklerimiz bulunuyor.”
‘Yükselen yıldız’ ödülü
“Tarım teknolojileri alanındaki girişimcilik ekosistemini şehrimizde oluşturmayı hedefleyen İzmir Tarım Teknoloji Merkezi projemiz ile 2024 Startup Ekosistem Yıldızları değerlendirmesinde ‘Yükselen Yıldız’ ödülüne layık görüldük.
Bu değerlendirme Uluslararası Ticaret Odası ve küresel boyutta girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi için çalışan Mind the Bridge tarafından, OECD ile Avrupa Komisyonu iş birliği ve Microsoft desteğiyle gerçekleştiriliyor. Ödülümüzü ay başında 36 farklı ülkeden startup ve inovasyon ekosisteminden gelen çok sayıda katılımcının yer aldığı törenle aldık.”
‘Vahşete son vermeliyiz’
Başkan Kestelli, kadın şiddetine de değinmeden geçemedi. Kestelli, “Ne yazık ki kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Bireysel olarak benim, kurum olarak borsamızın büyük önem verdiği bu konuda, neredeyse tüm holdinglerin, tüm sivil toplum kuruluşlarının, bürokrasinin ve siyasetin gösterdiği çaba yetersiz kalıyor.
Sadece basında çıkan haberlerden ulaşılan sayıya göre bu yılın ilk 11 ayında 411 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
207 kadının ölümü ise erkekler tarafından öldürüldükleri düşünülmekle birlikte yeterli kanıta ulaşılamadığı için şüpheli olarak kayda geçti. Bu her gün iki kadının öldürüldüğü anlamına geliyor” diyerek şunları ekledi:
“Ülke olarak bu vahşete bir son vermeye mecburuz.
Öncelikle bugüne kadar yapılanların yetersiz kaldığını kabul etmek durumundayız.
Ve yeni adımlar atmalıyız.
Kadına yönelik şiddet alanında farkındalık yaratmak, gelecek nesilleri eğitmek amacıyla bu konunun eğitimin ilk ayağından itibaren müfredatta yer almasını sağlamalıyız.
Ceza indirimi, iyi hal indirimi, genel af gibi uygulamalardan uzak durmalıyız.
Kırsal bölgelerde, muhtarlardan imamlara halka ulaşan her kim varsa önce onları bilinçlendirmeli, onlar vasıtasıyla daha geniş kitlelere konuyla ilgili mesajları iletmeliyiz.
Bu topyekûn bir mücadele.”