İlaçların bugünkü kadar erişilebilir olmadığı dönemlerde, insanlar sağlık sorunlarını tuhaf ve bazen korkutucu yöntemlerle tedavi etmeye çalışıyorlardı. 17. yüzyılda, Avrupalı elitler arasında yaygın olan "tıbbi yamyamlık" uygulamaları, insan parçalarının ilaç olarak kullanıldığı bir dönemi işaret ediyor.

Mumya parçalarından canlı kanına

Avrupalı doktorlar, mumya parçalarını öğüterek, iç kanamaları durdurmak ve baş ağrılarını tedavi etmek için kullanıyorlardı. Mumyaların kafatasları, sıcak içecekler veya çikolata ile karıştırılarak tüketiliyordu. İngiltere’nin II. Charles’ı, kafatası tozu ve alkol karışımı hazırlatarak “Kralın Damlası” (The King’s Drops) adını verdiği bir karışım kullanıyordu.

Taze insan parçalarının kullanımı

Mumya parçaları dışında, taze insan parçaları daha fazla rağbet görüyordu. İnsan yağı, açık yaralar ve diş rahatsızlıkları için kullanılıyor, bazı doktorlar bandajları eritilmiş insan yağına batırarak yaraları sarmayı umuyorlardı. İnsan kanı, rahatsızlıkları tedavi etmek için içiliyor, idam edilen kişilerin kanını almak için ödüller veriliyordu. 1679 yılında hazırlanan bir tarifte insan kanı kullanılarak marmelat yapılması anlatılıyordu.

Ruhun şifası

Bu uygulamaların arkasında, insan kalıntılarının alındığı bedenin ruhunu taşıdığına dair bir inanç yatıyordu. Kan içmenin, kişinin ruhsal özlerini tüketmek anlamına geldiğine inanılıyordu. Genç erkekler ve bakire kadınlar, en çok tercih edilen kan donörleri arasındaydı.

İzmir'de Müze Kart ile gezilecek yerler: Bergama Antik Kenti İzmir'de Müze Kart ile gezilecek yerler: Bergama Antik Kenti

Tarihi kökler ve modern karşılıklar

Tıbbi yamyamlık, 16. ve 17. yüzyılda popülerdi, ancak kökleri antik Roma gladyatörlerine ve Mezopotamya ile Hindistan’daki eski şifacılara kadar uzanıyordu. Günümüzde, kan nakli ve organ bağışı gibi modern tıbbi uygulamalar, geçmişin korkutucu yöntemlerinin daha masum ve sağlıklı alternatifleri olarak kabul edilmektedir.

Leonardo da Vinci'nin şu sözleri, bu uygulamaların kökenine dair bir perspektif sunuyor: “Yaşamımızı diğerlerinin ölümü ile koruyoruz. Ölü bedende, duyarsız bir yaşam mevcuttur. Bu, yaşayan birinin midesi ile buluştuğunda, tekrar duyar kazanır ve entelektüel bir yaşama döner.”

Muhabir: Mehrican Candemir