CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinde, kanunun geneli üzerine söz aldı. CHP’li Bülbül, İstanbul Barosu başkanı ve yönetiminin görevden alınması talebiyle açılan davaya tepki göstererek, “Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz. Şimdi yeni kayyumlar gelmeye başladı. Hangi kayyumlar bunlar? İstanbul Barosu Başkanı daha seçileli üç ay olmadı, bugün dava açılmış. Neyine kayyum atayacaksın baronun? Yetmedi mi belediyelere atadığınız kayyumlar? AK Parti iktidarı ilk seçimde gidecek ama kayyumlar iktidarı olarak alınacak” diye konuştu. 

CHP'li Gürer: "İthalat patladı, et fiyatları uçtu: Tarımda 3 yıldır aynı senaryo" CHP'li Gürer: "İthalat patladı, et fiyatları uçtu: Tarımda 3 yıldır aynı senaryo"

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, TBMM Genel Kurulu’nda Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinde söz alarak şunları söyledi:

“Türkiye, hukuksuz bir işlemin iptali için beş yıl beklenilen bir ülke haline geldi”

“Dolayısıyla, 2 Mayıs 2019 tarihinde yayımlanan 34 sayılı CBK'yle kurulan Adalet Akademisi beş yıldır yetkisiz bir makamın çıkardığı hukuken yok hükmündeki yasal olmayan bir dayanağa bağlı bir şekilde faaliyet gösteriyordu. Dayanağı yoktu, hukuksal bir temeli yoktu ama uygulamada Adalet Akademisi vardı. İşte, Türkiye apaçık bu hukuksuz işlemin iptali için dahi beş yıl beklenilmesi gereken bir ülke haline geldi.

“Saray’ın her alana müdahale etme sevdası, hukuku yok saymaktır”

Açıkça ifade edelim, Cumhurbaşkanı kararnameleri Cumhurbaşkanına sınırsız yetki bahşeden bir sihirli değnek olmadığı gibi sarayın her alana müdahale etme sevdası da açıkça hukuku yok saymaktır. Bu, demokrasiyi ve hukuk devleti ilkesini tasfiye etmek, çiğnemek, yok saymak demektir. AYM bu kararları verdikten sonra AK Parti'den sık sık şu açıklama yapıldı, denildi ki: ‘AYM'nin vermiş olduğu karar usuli bir iptal kararıdır, esasla ilgili bir karar değildir.’ Bu açıklamayı AK Parti'nin saraydaki başdanışmanı Mehmet Uçum da yaptı, Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da yaptı. Yani burada şunu düşünmek lazım: ‘Güçler ayrılığı’ deniliyor, yasama yetkisi var, yasama yetkisini Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yürütmenin başı saray kullanıyor ve çıkıyorsunuz ‘Usuli bir iptal.’ diyorsunuz. O zaman, yasamayı yani Türkiye Büyük Millet Meclisini bir kenara itiyorsunuz güçler ayrılığının en büyük, kanun yapma yetkisi olan. Anayasa’nın 7'nci maddesini, Anayasa’nın 11'inci maddesini ihlal ediyorsunuz. O nedenle, bunu usuli bir hata olarak gören AK Parti'li hukukçu arkadaşlara, milletvekillerine ayrıca Anayasa'yla ilgili kitapları yeniden okumasını, Anayasa’yı 1'inci maddesinden sonuncu maddesine kadar yeniden okumasını diliyorum. 

“Nitelikli bir yasama yok”

Bu düzende hukuk devletinden söz edilebilir mi? Söz edilemez. Hukuk devleti mi var? Yok. Demokrasi mi var? Yok. Özgürlükler mi var? Yok. Bu Anayasa kitapçığının içinde bulunan hak ve özgürlükleri uygulama alanımız var mı? Yok. Yukarıda her şey hazırlanıyor ve Meclise getiriliyor, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeler yapılıyor; ondan sonra Anayasa Mahkemesine gidiyoruz, iptal ettiriyoruz. Bakıyoruz, nitelikli bir yasama yok. 

“AK Parti, kayyumlar iktidarı olarak anılacak”

Bu Meclis’te kaliteli kanun yapma yetkimizi kullanamayacak mıyız? Bu nedenle, bakıyoruz, çekiyorsunuz, koyuyorsunuz. Bir de kayyumseverliğiniz var sizin. Kayyumu ne kadar çok seviyorsunuz, kayyumu. Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıyorsunuz sonra bakıyoruz, ‘Senin terörle bağlantın var, iltisakın var’ Yok. ‘Senin örgütle iltisakın var’ ama görevden aldıktan sonra Meclis içinden de seçmiyorsunuz, kayyum atıyorsunuz. Şimdi yeni kayyumlar gelmeye başladı. Hangi kayyumlar bunlar? Anayasa’nın içerisinde bulunan meslek teşekkülleri ve barolar var. İstanbul Barosu Başkanı daha seçileli üç ay olmadı, bugün dava açılmış, Neyine kayyum atayacaksın İstanbul Barosuna ve İstanbul Baro yönetim kurulu üyelerine? Yetmedi mi belediyelere atadığınız kayyumlar? Yetmedi mi İzmir'deki muhtara atadığınız kayyumlar? O bakımdan, AK Parti iktidarı arkadaşlar, 2028 ve öncesinde ilk seçimde gidecek ama ne olarak anılacak biliyor musunuz? Kayyumlar iktidarı olarak alınacak. Kayyumlar iktidarını hepimiz birlikte demokrasi ve özgürlükler adına 2028 ve 2028 öncesinde götüreceğiz. 

“Yargı sopası sandıkta dönecek, o sandık mutlaka gelecek”

Böyle bir yasamayla bu iş gidebilir mi? Sonra bakıyoruz, yargı sopasını kullanıyorsunuz. Kimle kullanıyorsunuz? İyi ki bir Akın Gürlek'iniz var, Akın Gürlek'le kullanıyorsunuz. Akın Gürlek geldi, bakıyoruz, bütün savcıları Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da muhalefet belediyelerinin üzerine sürdü, soruşturmalar yapıyor. Gezici hakem heyeti olarak Akın Gürlek'i kullanacağınıza kapatın belediyeleri, kendi valiliğine bağlayın, kaymakamlığa bağlayın, bari halkoyunu da bir kenarı itin, hukuku bir kenara ettiğiniz gibi toplumu bu hâle sokun bari ama olmayacak, ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine yönelik yapmış olduğunuz yargı sopası dönecek. Nerede dönecek? Halkın sandığında dönecek, seçimde dönecek, o sandık da mutlaka gelecek arkadaşlar. 

“Akrabalarınız, partilileriniz bu gençlerin umutlarını çaldı”

Geçtiğimiz günlerde, dört gün içinde 3 acı olay oldu. Genç meslektaşımız Mert Akdoğan'ın hayali savcı olmaktı. Yazılı sınavda Türkiye derecesi yaptı, 115'inci sırada, sonra mülakata girdi, elendi, sonrasında babasının beyanına göre istifa etti çalıştığı avukat bürosundan, sonra intihar etti. İkincisi Adana Adliyesi’nde intihar eden savcı adayı Mithat Can Yalman mülakatı geçti, savcı adayı oldu ancak staj esnasında baskı gördüğü gerekçesiyle intihar etti. Diyebilirsiniz ki Yalman'ın tanıyla sabit psikolojik sorunları varmış ve intihar sebebi bu psikolojik sorunlarmış. O zaman şunu sormak istiyorum bir hukukçu olarak: Mülakatlarda adayların mesleğe uygun psikolojisinin olup olmadığına bakmıyorsunuz da neye bakıyorsunuz? Her şekilde bu sonuçlar AK Parti'nin mülakat adaletsizliği değil mi? Her iki gencimizin de babası, omzunda çocuğunun tabutunu taşımışsa bunun suçlusu, bu, mülakat adaletsizliği değil mi arkadaşlar? Üçüncüsü ise İstanbul'da avukatlık mesleğini icra eden Avukat Mustafa Çoban; siyasi kayırmacılıkla, adını ‘referans’ koyduğunuz torpil düzeniyle, liyakatsizliği esas kıldığınız kamu kadrolarıyla umutlarını çaldığınız bir başka genç. Vicdanınız sızlar mı, hiç bilmem. Unutmayınız, yazılı not kartlarına ricacınızı yazıp mülakat heyetlerine ismini ilettiğiniz akrabalarınız, partilileriniz, işte bu gençlerimizin hayallerini, umutlarını çaldı arkadaşlar. Nasıl uyuyorsunuz, bilmiyorum. Bütün bunlar yaşanırken Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri ne yapıyor, biliyor musunuz? Şunu yapıyor: İstanbul Büyükşehir Belediyesi avukat alımı yaptı geçenlerde; en yüksek 97, en düşük 94 KPSS puanıyla mülakatsız avukat alımı yaptı. Sizin kayırmacılıkla hayallerini, umutlarını çaldığınız gençlere bizim belediyelerimizin bakış açısı bu. Biz mülakatı kaldıracağız, kesinlikle hakkı olana hakkını vereceğiz.

Muhabir: Mehmet Kemal