POLİTİKA

Özgür Özel | Başkanlarınıza sahip çıkın

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 17'nci Olağan Genel Kurulu’nda açıklamalarda bulunuyor.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Ankara’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 17'nci Olağan Genel Kurulu’nda konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Bahçıvan çocuğu Özgür Özel'i devlet parasız yatılı okulunda okutan ve onu günü geldiğinde İsmet İnönü'nün torunuyla yan yana oturtan sistemin adıdır cumhuriyet.

Sayın Hüsnü Bozkurt'a, yönetimine, tüm illerde ve ilçelerde, geçen seneki büyük üzüntüden sonra hep birlikte ayağa kalkmamıza katkı sağlayanlara ve 31 Mart'ta doğru, Atatürkçü, ilkeli çok sayıda genç, kadın adayımızla birlikte 47 yıl sonra Atatürk'ün partisini birinci parti yapma hayaline inanan, hedefine de bizi ulaştıran sizlere saygılar, sevgiler sunuyorum. 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Halk Fırkası'nın 11 Aralık 1923 tarihli toplantısında kabul edilen nizamnamenin ikinci maddesi olan halkçılığı şöyle tanımlıyor; bu nizamname şu anda orijinali CHP'nin grup yönetimi toplantı salonunun girişinde, sağ üst köşede bir camekan içinde Osmanlıca olarak muhafaza edilmektedir, orada duruyor. O nizamnamenin ikinci maddesinde; halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin imtiyazını kabul etmeyen ve kanunların vaaz etmedikleri mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir diye yazılmış, Atatürk'ün ağzından okunmuş, oy birliğiyle ve alkışlarla kabul edilmiştir. Biz, Atatürk'ün yolundan sapmadan, kurucu değerlerimizden taviz vermeden, seçimleri kazanmak için başkaları gibi olmadık yollara sapmadan, kendimiz olursak kazanamayız, kapsayamayız şeklindeki özgüvensiz bir siyasete yönelmeden, CHP'yi kuruluş ilkeleri, yakamızda gururla taşıdığımız 6 okun her birisinden gurur duyarak, her birisine sahip çıkarak, sizlerin emekleri ve gayretleriyle, partimizi birinci parti yaptık.

''..BİR LİDERE, BİR CEAATE DEĞİL..''

Burada 3 tanesi; Ankara Büyükşehir, Çankaya ve Sakarya'daki tek belediyemiz olan Sapanca belediyesinin başkanları karşımda. 409'u Türkiye'nin 7 bölgesinde halkçılığı odağa alarak, nepotizmden, akraba kayırmacılığından, eş-dost kayırmacılığından uzak durarak, bir lidere, bir cemaate değil, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna sadakat duyan liyakatli belediye başkanlarımızın emekleriyle, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, bu parti, cumhuriyetin ikinci yüzyılının yapılacak ilk genel seçimlerini de kazanacak, Atatürk'ün partisini iktidara taşıyacaktır.

''BAŞKANLARINIZA SAHİP ÇIKIN''

Bunun için, illerinizde, ilçelerinizde, başkanlarımıza sahip çıkın, başkanlarımıza destek olun, onlara yardımcı olun. Kusurlarını kulağına söyleyin, iyi yaptıkları işlerin görünür kılınmasına katkı sağlayın. Çünkü onlar, bu kez birer yerel yönetici olmaktan başka bir görevle vazifeliler. Her birinin cebinde bir anahtar var; 409 tane anahtar var onların ceplerinde. Başkanlarımın cebindeki anahtarlar, illerinin altın anahtarı değildir. Başkanlarımın cebindeki anahtarlar, belediyenin kapısının, kasasının anahtarı değildir. 4 yıl görevlerini yapıp da gönülleri kazandıkları ve işte cumhuriyetin partisi ve onun partisinin Türkiye'yi yönetme dönemi dedirtecek, elimizdeki anahtar CHP'nin önümüzdeki dönem Türkiye'yi yönetmesinin anahtarıdır.

''TÜRKİYE İTTİFAKI MİLLİ TAKIM GOL ATINCA AYAĞA KALKAN HERKESTİR''

Muktedirlerin mahdumlarının vakıflarına, TÜRGEV, Ensar gibi vakıflara kamu kaynakları akıtılırken, binalar uzun süreli anlaşmalarla bu vakıflara devredilirken, hiçbir CHP'li belediye başkanı, belediye meclis üyesi, Atatürk'ün derneğine sahip çıkmakta tereddüt etmeyecektir. Bundan sonraki süreçte bize dair herhangi bir eksiklik olursa, ilk başvuru 947 ilçemizdeki ilçe başkanlarımız, ikinci telefon Hüsnü Bozkurt üzerinden genel başkanadır. Bundan sonraki süreçte artık Mansur Yavaş'ın ortaya koyduğu iradeyi tüm belediye başkanlarımız koyacak, çağdaş, laik, Atatürkçü yapıya sahip olan kim varsa, kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden, Türkiye ittifakı milli takım gol atınca ayağa kalkan herkestir, Türkiye ittifakı dünyanın diğer ucundaki filenin sultanları için yürekleri atan herkestir, kim İstiklal Marşı için ayağa kalkıp marşı söylüyorsa Türkiye ittifakı onu da kapsamaktadır. 

''TAYFUN KAHRAMAN HEPİMİZİN YERİNE YATIYOR''

Buradan İstanbul'da bir kreşteki mezuniyet törenine gideceğim ve bir çocuğun mezuniyetine katılacağım. O çocuğun babası Tayfun Kahraman, hepimizin yerine yatıyor. Taksim'e topçu kışlası yapmak istediler, ağaçları kesmek istediler. Oda başkanları bir inisiyatif oluşturdular, 'yapmayın' dediler. Dozerler gelince önüne geçtiler, çadır kurdular, çadırlarını gelip FETÖ'cüler yaktı. Direndiler, çoğaldılar, bin oldular, on bin oldular. Orantısız güç saldırısıyla, 80 ilde 15 milyon kişi oldular. Hep birlikte direndik. Tayfun kahraman, dönemin Başbakan Yardımcısı ile görüştüğünde şartları sıraladı; Başbakan Türkiye'ye gelmesin, bakanlar istifa etsin, yönetimi bize devredin demedi. Deseydi darbeci olurdu. Tayfun Kahraman, sadece şunu dedi; ağaçları kesmeyin, topçu kışlası yapmayın, AKM'yi yıkmayın, AVM yapmayın, silah atar gibi gaz bombası atıyorlar, arkadaşlarımız kör oluyor, ölüyor, bunları yapmayın, çadırları yaktıran, sis bombasını mermi gibi kullanan, bu talimatları veren İstanbul, Ankara, Hatay emniyet müdürlerini görevden alın ve bir de gözaltına aldığınız gençleri serbest bırakın. 7 talepte bulundu. Görevden alınsın dediği o 3 isim, güya darbeyi bastırıyorlardı, 15 Temmuz akşamı darbeye kalkıştılar. 3'ü de şimdi bir silahlı terör örgütü kapsamında hükümlü durumdalar. Ama ağaçları savunduları için içeride yatan arkadaşlarımız, 11 yıl sonra hala aynı kin ve nefretle içeride tutuluyorlar. Tayfun Kahraman, dönemin başbakanı ile yaptığı görüşmeden sonra çıkıp, ağaçların kesilmeyeceğinin garantisini aldığını, yargı kararının bekleneceğini, referandum yapılacağını, artık Gezi'den ayrılmanın, kitlenin takdirlerinde olduğunu söylemiştir. Yani çatışmanın değil, uzlaşının tarafı olmuştur. 5 kişi; birisi Osman Kavala, birisi Can Atalay, biri Mine Özerden, bir diğeri Çiğdem Mater, birisi ise ne kaydına gidebildiği evladının, ne de 'baba mezuniyetime gelebilecek misin' diyerek camın arkasından hazırladığı gösterisini babasına gösteren Vera'nın babası Tayfun Kahraman'dır. Sizin yerinize Vera'ya sevgilerinizi götürüyorum.